Sözün bulunduğu zamanlardan kalma tüm bu yaralarımız... Sessiz ve kelimesiz kalabilseydik keşke. Zaten herkes kendi kendine konuşabilirdi. Duyabilirdi herkesin kulakları ağzından çıkanları. Susuşlar, cümlelerden daha çok şey ifade ederdi zaten. Hepimiz sağır ve dilsiz olsaydık, kelimesizlik yalnızlık gibi gelmezdi. Eksik yanlarımızı daha kolay gizlerdik birbirimizden. Düşüncelerimiz yüzünden incitilmezdik de belki o zaman. Peki ya sahiden anlayabilir miydik kendimizi ve birbirimizi? Anlardık elbet kırılmadan hemde.Sözlerin ağırlığı olmadan dokunarak anlardık. Yüreklerimize bu denli batmızdı ucu açık kalmış cümlelerin sivri yanları. Bir bakış ne kadar da değerli olurdu o vakit. Söz uçardı Gözlerimizin renklerini keşfederdik. Devrik zamanlarda yaşamazdık belki Özne yüklem uyumunu değil ruhlarımızın uyumunu arardık. Ben sesimi unuttum, hayatta bana en büyük yoksulluğu yaşatanın yanında. Onun benden utanan gözlerinde bıraktım bütün kelimelerimi İ...
"Küçük kara balığın öyküsünü dinleyen ve hep okyanusları düşleyen kırmızı balık"