Ana içeriğe atla

Kelimesizlik


Sözün bulunduğu zamanlardan kalma tüm bu yaralarımız...
Sessiz ve kelimesiz kalabilseydik keşke.
Zaten herkes kendi kendine konuşabilirdi.
Duyabilirdi herkesin kulakları ağzından çıkanları.
Susuşlar, cümlelerden daha çok şey ifade ederdi zaten.
Hepimiz sağır ve dilsiz olsaydık, kelimesizlik yalnızlık gibi gelmezdi.
Eksik yanlarımızı daha kolay gizlerdik birbirimizden.
Düşüncelerimiz yüzünden incitilmezdik de belki o zaman.
Peki ya sahiden anlayabilir miydik kendimizi ve birbirimizi?
Anlardık elbet kırılmadan hemde.Sözlerin ağırlığı olmadan dokunarak anlardık.
Yüreklerimize bu denli batmızdı ucu açık kalmış cümlelerin sivri yanları.
Bir bakış ne kadar da değerli olurdu o vakit.
Söz uçardı
Gözlerimizin renklerini keşfederdik.
Devrik zamanlarda yaşamazdık belki
Özne yüklem uyumunu değil ruhlarımızın uyumunu arardık.

Ben sesimi unuttum, hayatta bana en büyük yoksulluğu yaşatanın yanında.
Onun benden utanan gözlerinde bıraktım bütün kelimelerimi
İnsan uyanır bir sabah ve vazgeçer kendinden.
İçindeki özlemini,boşluğu,açlığını,susuzluğunu 
dindirmeye çalıştığını sanan insanların, 
boş ve anlamsız bakışlarıyla karşılaştığında bir sabah vazgeçer insanlara güvenmekten.
İçinde yanan umut kıvılcımlarını kaybettiğinde,
Çaresiz kalışlarında,toparlama gücünü bulamadığında kendinde,
İçindeki çocuğun gözyaşlarını susturmaya yetmediğinde inancı,
Terkeder insanı kelimeleri ve sesi.
Kendini sakınıp sakladığı köşesinden çıkıp, 
konuştuğunda ve yitirdiğinde yıllarca sakladıklarını
 ve kalmadığında söylenmemiş şarkısı
 kelimezsizliğini özler en çok.

biliyorum artık çok zor çok
kuracak yeni bir hikayem yok.
yine de uğraşıyorum rastgele bu eskimiş kelimelerle 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …

La fille sur le pont

    "kötü yollar yoktur, kötü rastlantılar vardır." Size bir film anlataca ğ ım. Hakkında saatlerce konu ş ulabilecek,sayfalarca yazı yazılabilecek, gerçek gibi ve bir o kadar masalsı bir film.    Fransız filmleriyle ilk tanı ş mam her genç kız gibi, Audrey Tautou yani nam-ı de ğ er Amélie sayesinde olmu ş tu ve sonra Fransız sinemasını sadece Amélie’den ve Alain D elon'dan ibaret sanmamak için o gün bugün hala izlemekten vazgeçemedim.  O dura ğ an halleri,  Fransızcanın  insanı alıp götürmesi,  mutlu  son, e ğ lendirme, sürükleyicilik gibi kaygılar ta ş ımaması,abartıdan uzak yalın  senaryolar  ve oyunculuklarda eklenince en sevdi ğ im filmleri yapan millet olup çıktılar.   İş te  s enaryosunu Serge Frydman ’in yazdığı,  yönetmenli ğ ini  Patrice Leconte ’nin yaptı ğ ı, 1999 yapımlı,  Vanessa Paradis( Adele)  ve  Daniel Auteuil (Gabor)  isimli fransiz oyuncular...

Kuş Koysunlar Yoluna

"Öyle  güzelsin  ki  ku ş  koysunlar  yoluna" Bir  karga  bir  kediyi  öldüresiye  bir  oyuna  davet  ediyordu. Hep böyle mi bu? Bir   ş eyden kaçıyorum bir   ş eyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerle ş emiyorum, kendimi bir yer  edinemiyorum,  kendime bir  yer... Kafatasımın içini,  bir  küçük  huzur  adına  aynalarla kaplattım, ölü ben’im  kendini  izlesin  her yandan,  o  tuhaf  sır  içinden! Pani ğ ini  kukla yapmı ş  hasta  bir  çocu ğ um  ben. Oyunca ğ ı  panik  olan  sayın yalnızlık  kendi  kendine nasıl da e ğ lenir. Niye izin vermiyorsun yoluna ku ş konmasına niye  izin  vermiyorum  yoluma  ku ş  konmasına niye  kimseler  izin  vermez  yollarıma  ku ş  konmasına? "Öyle güz...