Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Onun Yazısı...

   *Resimler yapabilmek ne güzeldi sana dair.boyalarımla değil fakat  sözcüklerimle kağıdım da yok beni sınırlayan...  hayallerim öyle güzel ki artık rengarenk ve içinde sen.. Güçlü hissediyorum kendimi yanında, sanki sen hep yanımdaymıssınn gibi. Kötü rüyalar görmüşüm ve uyandıgımda babam basucumda basımı oksuyor gibi mutluyum. nasıl ve neden cıktın karsıma bilmiyorum ama geldin ve uyandırdın beni bir öpücükle yüzyıllık uykumdan, üstelik prenses de degildim sadece o masaldaki cüce.  ne kadar incitildiğimi görüyorsun işte biraz daha sabrım yok neden diye sormaya sorgulamaya  hesapsız olsun bu defa hersey. mesela sen beni ben oldugum için sev ve bende seni sen oldugundan. ben seni seviyorum diye sevme beni asla...ve eger benimle olmak istemezsen ilk önce bana söyle.. yalansız olsun bir kez olsun... göz göze geldiğimizde ne düşündüğünü bileyim Olması gereken seyler bunlar ve herkesin herkese söylediği istediği ama ben son kez söylüyor...

Bir Yalan Söylesem İnanır mısın...

Oysa dudaklarım yalnızca sana aitti benim. Senin için maviydi gözlerim. Mavi ağlayabilmek içindi sadece gözler Sen ısıtabilesin diye o kadar küçüktü ellerim.... Ve rahat edebilesin diye kocamandı kalbim.. Sözcüklerimin cümle olmak için çırpınışları sadece onları duy diyeydi. Karanlıktan korkmaman seni karabasanlardan koruyabilmem için Hep yeni şeyler öğrenmeye can atışım sana anlatabilmek telaşıylaydı. ve sanırım sen yaşıyorsun diye nefes alabiliyordum ben.. Oysa nereden bilebilirdim sadece kullanılmış bedenler istediğini... Küçücük bir kalpte bile kendine yer bulabileceğini hiç söylemedin ki bana Sus deseydin inan susardım.. Yüzsüzlük yapmazdım sevgi budaları gibi Gözlerim seni görmüyor kulaklarım işitmiyor sevgini deseydin eğer durmazdım. Yalanlarına alet olmazdım... Uzaklarda olduğunu hissettirseydin bana aramazdım içimde Düşündümde yalan söyledim sana  Haksızlık etmek istedim bir kere olsun senden önce Evet hepsini söyledin bana Ama g...

İ ve L arasında susuyorum sessizce...

Ne zaman bir yalnızlık düşlesem düşüm düş'üp gidiyor uzaklara.. Bütün bunların içinden çıkamayınca hesap yapmayı bırakıyorum. Dayanırım sanıyorum. Tahammülde tıpkı sessizlik ve sabır gibi öğrenilir şeyler değil oysa. Hayat ölmek olmamalı fakat acıyı çekmekten başka çare olmadığını anladığımda iş işten geçmişti. Görünmezliklerde gizli saklı kalanlar öyle güzel ve basitti ki ayrıntıları konuşmak gereksizdi. Çok ağır geldim kendime uyanıkken,içinde ben olmayan İstanbul gecelerini düşlerken bide. Sonra silindi yavas yavas yol çizgileri bile. Böylesine kaybolmusken içimde olmayan şeylere dokunmayı vazife edinmişken dayanamazdım zaten onu görmeye. Kayıtsız ama şartlarda dolu kabullenmiştim işte. Bunu bilmek her defasında ölmek. Bosuna çekilmedi bunca acı İstanbul .. Var olanı yok saymak canımı acıtsada halim istanbula zaten sığmazdı. Herşeyden geçtim varlığını farkettiğim anda yok olan İstanbulumdan bile… Nasıl her defasında güçlü olunur dört ayak ü...

Biri sorularıma cevap verebilir mi?

   Sabah uyandığımda tir tir titremekten nefret ediyorum  ve kötü rüyalardan. Özlemenin kokusu var mıdır?  Ya da yan etkileri? Mesela üşütür mü yaz sıcağında. Aklını yitirecek gibi olur musun şayet kaldıysa...   Odamda tek basıma dans ederken ürpertici yalnızlığımla boğuluyorum sessizliğinde... Ne zaman küçük bir nokta haline geleceksin bende  ve kaybolup gideceksin fütursuzca.. Cümlelerim eksiliyor gitgide sesim kısılıyor,hisselerim ise körelmekte. Yokluğunla bile zarar verebilensin bana ve masum hayallerimin faili meçhul katili  rüyalarımın ise ta kendisi..Y aralarımı kapatmak için çabalıyorum sende çabalıyorsun  Ama uzaklastıkça acıtıyorsun işte Eskidikçe yüzün daha çok yakınımda her yerde  Onun yüzünde ve ötekinin yüzü olmakta.. Birçok yüzlerin var senin çünkü herkese yakışmakta herkes olabilen...  Kimi zaman mutlu eden kimi zamanda öldürülesi...