Ana içeriğe atla

İ ve L arasında susuyorum sessizce...



Ne zaman bir yalnızlık düşlesem düşüm düş'üp gidiyor uzaklara..
Bütün bunların içinden çıkamayınca hesap yapmayı bırakıyorum.
Dayanırım sanıyorum.
Tahammülde tıpkı sessizlik ve sabır gibi öğrenilir şeyler değil oysa.
Hayat ölmek olmamalı fakat acıyı çekmekten başka çare olmadığını anladığımda iş işten geçmişti.
Görünmezliklerde gizli saklı kalanlar öyle güzel ve basitti ki ayrıntıları konuşmak gereksizdi.
Çok ağır geldim kendime uyanıkken,içinde ben olmayan İstanbul gecelerini düşlerken bide.
Sonra silindi yavas yavas yol çizgileri bile.
Böylesine kaybolmusken içimde olmayan şeylere dokunmayı vazife edinmişken dayanamazdım zaten onu görmeye.
Kayıtsız ama şartlarda dolu kabullenmiştim işte.
Bunu bilmek her defasında ölmek.
Bosuna çekilmedi bunca acı İstanbul ..
Var olanı yok saymak canımı acıtsada halim istanbula zaten sığmazdı.
Herşeyden geçtim varlığını farkettiğim anda yok olan İstanbulumdan bile…
Nasıl her defasında güçlü olunur dört ayak üzerinde..Kırıklığı,uzaklığı,aldanmayı bölünerek çoğalmayı ve her çaoğalmak gibi azalmayı doğrultan yanımla..Düşmüş olmalıyım .Korkarım bu yüzden hep kaybedeceğim.ne yapalım ben razıyım parçalanmaya gizli öznelerimle ve eksiltili cümlelerimle…
Halimin özeti ‘rüya’ rüyadayım  ben…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gözyaşlarımızın Tadı Aynı...

  İki kadın ağlıyor şimdi kuytu köşelerinde benliklerinin..Aslında hep ağlayan iki kadın kimi zaman gözyaşlarıyla kimi zaman içten içe.hep yanarak hep eksiklerle.Aynı bedende dokuz ay yaşamıış iki kadın...Biri gerçekten eksik diğeri eksik olmadığı halde bosluklar yaratıp eksik olma çabasında.   Ağlıyorlar çünkü sarılamıyorlar birbirlerine bir sarılsalar şöyle eskisi gibi, hani o ilk karşılaşmalarındaki gibi hafifleyecek acıları merhem olacaklar birbirlerine...   Sadece susuyorlar yada sözcüklerini yalnızca birbirlerini incitecek cümlelerde kullanıyorlar...Nasıl da benziyorlar bir o kadar da uçurum var aralarında...   Biri gerçekten sevmiş,sevilmiş,yolunun yarısına gelmişken kaybetmiş,biri herşeyin başında pes etmiş yazık...ne sevmeye gücü var nede sevilmeye ömrü yetecek.   Acıları aynı aslında çok değer vermek insanlara,canından parçalarına ama sonunda hep kaybetmek,hiçbir karşılık görememek onca fedakarlığa...   Öylece izl...

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …

O Lokum Alınacak

  Dokuz yıl önce de hava kışa rağmen böyle güzeldi bu zamanlarda ve ben geçen bu dokuz yılın her bu zamanlarında üşüdüm. Biraz da büyüdüm. Büyümenin gitgide daha fazla kabullenmek olduğunu öğrendim.  Babamın ölümü  yalnızca göz yaşartan bir yorgan altı korkusu olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştüğünde “ Bir gün geri gelecek … geri gelecek” derdim küçükken ve buna sahiden inanırdım.   Annem elbiselerini verirken birilerine çok kızmıştım. Kalan sigarasını gelip bitirecek diye hiç dokunmadım. Çok sabrettim o günden bu güne.   Çok bekledim cam köşelerinde. Gelmedi.  Ben böyle sayıklarken bir gün baktım büyümüşüm ansızın ve o bir gün geri gelecek cümlesi  “ Bir gün ben onun yanına gideceğim ” olmuş.    Eğer birini bekliyorsan her şeyi yavaştan alırsın, ertelersin, yemeğe başlamazsın, hiç bir plan yapmazsın ansızın gelebilir evde olmalısın. Ama eğer ona gideceksen ardında yarım kalmış hiçbir şey bırakmazsın...