Ana içeriğe atla

Bugün Yaşadığını Hissettin Mi?


  Bugün dolandım, dolandım hiç rahat bir köşe bulamadım kendime. Bir köşe olsaydı işte kuytu bir köşe; iddiasız, endişelerden uzak, benim diyebileceğim ama bir şekilde hiç ait olmadığımı hissettiğim ve hiç sahiplenilmeyen bir yer olsaydı keşke.
Hani hiç alışılmayanından, acıtmayanından sorunsuz olanından ama ara ara sırtındaki sorunları kafandaki soruları ve ruhundaki dalgalanmaları sonlandırmak amacıyla bir kaç dakikalık bir soluk anı, mola yeri olsa hani? Olmaz mıydı?
  Farz et var öyle bir yer. Her zaman ki sanmalar gibi olsun bu da...
İnanmanın eteğine umut yapışırmış gibi hep sanki? Benimse eteklerim sökülmüş, aklımın bir köşesine sorular düşmüş.
  Şu anda ne yapıyorsun bilmiyorum, muhtemelen aşındırmaktasın yine sokakları?
Ya da bir battaniye altında hayal kurmakta…
Ne bileyim belki de kızdın birine yolda?
Ya da tebessüm ettin?
Hayrete düştün mü acaba hiç bugün?
Yoksa yine hep ayni mi dedin her şey ve herkes için?
Omuzların ağır geldi mi bugün? Yoksa kus tüyü gibi hafif(lemis)miydin?
Birdenbire bir düşünce çaldı mı seni? Ya da bir duygu esti mi içindeki duvarlardan? Özlediğin bir koku geldi mi ansızın burnuna? Ya da eğilip bir çiçeği kokladın mı?
Sabah aç karnına mı çıktın yola, yoksa söyle güzel bir sofra mı kurdun kendine?
Ya da sokağın birinde, yoldan bir fırına girip de simit falan mı aldın?
Kaç bozuk para geçti elinden bugün? Ve sen kaç kez düşündün ellerimiz ne kadar kirli diye...
Yeterince ısıttı mı gün seni bugün? Yoksa soğuk muydu(n ).
Bir cemrenin düşüşünü gördün mü toprağa? Yoksa bahar gelmedi mi hiç sana? Birilerine içten bir gülümsemeni armağan ettin bugün?
Sadaka verdin mi bir dilenciye?
Birine sarıldın mı ya da sarılmasına izin verdin mi?
Bir kuş imzasını attı mı omzuna ve buna talih dedin mi?
Birinin sözlerine takıldı mı aklin? Yüzünde ki mimiklerde takıldın mı?
Hiç ucan bir şey gördün mü bugün?
Kaldırımdan kaçarcasına uçuşan bir naylon poşetini seyrettin mi mesela?
Ya da bir kâğıt parçasının gidisini?
Hiç renkli bir balon gördün mü küçük bir kız çocuğunun elinde? Ağaçta kalmış bir kediye, yardım ettin mi güzel giysilerine aldırmadan?
Gravatli adamlara, etekli kadınlara ve hızlı adımlarına baktın mı hiç?
Gitmek istedin mi bulunduğun andan uzaklara?
Bir apartmanın merdiven dibinde oturan, etrafa bakınıp duran, sevimli bir yaşlı gördün mü bugün?
Ya da penceresinde bir beklediği olan bekleyeni gördün mü?
İçinde kırılanlara dalmışken, hiç karşından hızla gelen bir topu ve ardında kosan terli bir çocuğu gördün mü?
Kaçtın mı hiç bir şeyler kırılırken?
Kaç kat derisi vardı gördüğün yaratıkların bugün?
Hiç çıplak olanını gördün mü ya da bos ver sen hiç çıplak kaldın mı bugün?
Hiç korktun mu? Ya da heyecanlandın mı?
Hiç ağladın mı bugün mesela?
Gözyaşının tadına bakıp neden tuzludur diye düşündün mü?
Otobüsün metronun ya da arabanın camına dayadın mı başını hiç?
Yüzünün yanağının alnının izi cıktı mı camda?
Hiç iz bıraktın mı bugün bir yerlerde, birilerinde?
Ya sendeki izler? Kimler neler iz bıraktı bugün de sende?
Kaç kişi düştü bugün gözlerinin önünde? Sen kaç gözden düştün gizlice?
Kaç kişi alkışlıyor kaç kişi oynuyordu?
Sahnen hazırlıklı mıydı güne?
Yasam, (bu)gün hiç bir sandalye bıraktı mı sana, seyret, izle diye?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gözyaşlarımızın Tadı Aynı...

  İki kadın ağlıyor şimdi kuytu köşelerinde benliklerinin..Aslında hep ağlayan iki kadın kimi zaman gözyaşlarıyla kimi zaman içten içe.hep yanarak hep eksiklerle.Aynı bedende dokuz ay yaşamıış iki kadın...Biri gerçekten eksik diğeri eksik olmadığı halde bosluklar yaratıp eksik olma çabasında.   Ağlıyorlar çünkü sarılamıyorlar birbirlerine bir sarılsalar şöyle eskisi gibi, hani o ilk karşılaşmalarındaki gibi hafifleyecek acıları merhem olacaklar birbirlerine...   Sadece susuyorlar yada sözcüklerini yalnızca birbirlerini incitecek cümlelerde kullanıyorlar...Nasıl da benziyorlar bir o kadar da uçurum var aralarında...   Biri gerçekten sevmiş,sevilmiş,yolunun yarısına gelmişken kaybetmiş,biri herşeyin başında pes etmiş yazık...ne sevmeye gücü var nede sevilmeye ömrü yetecek.   Acıları aynı aslında çok değer vermek insanlara,canından parçalarına ama sonunda hep kaybetmek,hiçbir karşılık görememek onca fedakarlığa...   Öylece izl...

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …

O Lokum Alınacak

  Dokuz yıl önce de hava kışa rağmen böyle güzeldi bu zamanlarda ve ben geçen bu dokuz yılın her bu zamanlarında üşüdüm. Biraz da büyüdüm. Büyümenin gitgide daha fazla kabullenmek olduğunu öğrendim.  Babamın ölümü  yalnızca göz yaşartan bir yorgan altı korkusu olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştüğünde “ Bir gün geri gelecek … geri gelecek” derdim küçükken ve buna sahiden inanırdım.   Annem elbiselerini verirken birilerine çok kızmıştım. Kalan sigarasını gelip bitirecek diye hiç dokunmadım. Çok sabrettim o günden bu güne.   Çok bekledim cam köşelerinde. Gelmedi.  Ben böyle sayıklarken bir gün baktım büyümüşüm ansızın ve o bir gün geri gelecek cümlesi  “ Bir gün ben onun yanına gideceğim ” olmuş.    Eğer birini bekliyorsan her şeyi yavaştan alırsın, ertelersin, yemeğe başlamazsın, hiç bir plan yapmazsın ansızın gelebilir evde olmalısın. Ama eğer ona gideceksen ardında yarım kalmış hiçbir şey bırakmazsın...