Ana içeriğe atla

Düşünce Boşlukları


Görünmez olmayı dilemek hiçte masumca bir çocukluk düşü değildi.
Ben mahvoluyorum elimden tutun demek yerine burdayım hadi bir tekme de siz atın denilirdi.
Sevgilinin gidişine yakılan ağıtlar ona değil içimizde yitirdiğimiz duygularımızaydı.
Arayışlar yitirilenlere değil, bir dalgınlık anında onun yarattığı boşluğaydı.
Tıpkı bir zamanlar boynunda salınan uzun saçlarının hayaletine  ansızın dokunmak gibi.
Büyüdükçe hayaletler biçim değiştirdi.
Karanlıkta hayalet sandığımız masanın gölgesi geçen yılların hayaleti oluverdi.
Ve biz hep savaştık kafamızın içindeki tehlikelerle , baş ağrılarımız  yerine...
Yarın ne yapacağını bilmediğin, nerede olacağını düşünmediğin zamanlar denizin üstüne uzanmak gibiydi.
Bir delinin kuyuya attığı taşın arkadasından koşarak gitmeye hazır olmayı cesaret sanmıştık.
Yazdıkları satırları okuduktan sonra asla açıp fotoğraflarına bakmak istemezdik o kadınların. 
Çünkü delerdi bakışları. Çünkü anlardık onları...
Siyah beyaz fotoğraflarda ki kadın silüetlerinden korkardık.
Çünkü çoğu kez hem çok güçlü olduklarını duyumsar, hem de içine doğduğu şehire yeni tılsımlar ekliyorsa sürekli ve yoğuruluyorsa acıyla; siyah beyaz resimlerde ki kadın yüreğimizi burkardı.

Kendi içimizdeydik  hep. Bazen etrafımıza bakar, görür, duyar ama sonra gene kendimize, düşlerimize dönerdik. 
Bilinmezlerin  peşinde olmayı gizem sanmıştık.
Hayatın gerçeklerini görmek için her şeyi göze alabilirdik, yapardık  bunu.
Bunun için yazar,bunun için yaşar,bunun için gezmek görmek isterdik, bunun içindi!
Umut doluyduk. Bilme, öğrenme, yaratma arzusu taşırdık.
Duyguları, renkleri, kokuları, izleri, imgeleri, kendini ve içindeki dünyaları keşfetmek en güzel oyundu ve oyun oynarken hiç yorulmazdık.
Bir adam çıkardı karşımıza, hemen hayran olur, aşık olduk sanırdık.
Arardık, çabalardık, planlar yapardık ama hep tekbaşımızaydık ve bir adam çıkardı hep. 
Ona bizi amacımıza yani gerçeklere ulaştırması için yalvarırdık.
Azıcık duygulu ve elleri güzel bir adam kestirme yoldu belki gerçeklere ama olmadı hiç, olamadı, olamazdı.
Yanılmak bizim rutinimizdi, yanıldığımızı anlamak için terk edilmek gerekmediğine ikna olamadık.
Oysa biz bunu haketmediğimizi düşünecek kadar gururlu ve kibirliydik.
Hata yaptık dostum. Hep de kendimizi ıskalayarak hata yaptık.
Gurur ve kibrimize yenik düştük..Ulaşılmaz gördüklerimizle kendimizi,
tek başınalığımızı, büyüklüğümüzü ıskaladık.
Zamanla uğraşmayı bırakamadık.
Vaktimizi iyi geçirmeye, dolu dolu yaşamaya söz verirdik her gece.
Bunun için az nasihat dinlemedik ama işte gel gör ki tıkandık dostum!
Çünkü tam başardık dediğimiz yerde ip koptu.
Çoğaldık dedik, yalnızlığa mahkûm olduk, büyüdük dedik daha da küçüldük, elimizden gelen tek şey Kafka okumaktı.
Anne olabilecek bir kadın olabilir miyiz sorguladık. 
İyi bir  anne olmak demek kanaatkar olmak demekti.
Biz  yenilik, yenilenme ve kendimize bile yetememe duygusuyla  dolup taşarken, farkında olmadan çocuğumuza “dünya kötü bir düştür” masalları biriktirdik.
Şimdi şöyle; acaba, farkında olduğumuzu,onlara hissettirmeli miyiz? 
Doğrumuzla, yanlışımızla kendimizi kabullenebildiğimizi anlatsak?
Yoksa onlar gibi davranmamaya ısrarla devam mı etmeliyiz?
Biliyor musun dostum insanlar en çok ruhları çıplakken görünmekten korkarlar.
Ruh çıplaklığı beden çıplaklığına benzemez; bu onlar için en utanılasıdır. 
Bu yüzden insanlar ruhlarını kapatırlar hep.
Şimdi tekrar soruyorum: devam mı edelim?

Yorumlar

  1. balıklara yem vermek için gelmiştim sonra yazıya daldım. yazı da balıkların denizi gibi derin. derin iyi değildir ama korkutur, bunaltır, gökyüzünü özlersin sonra.

    belki kırmızı balık gökyüzünü özlemiştir de farkında değildir? belki bildiği tek mavinin deniz olduğuna inandırmıştır kendini? gökkuşağını göremez bilmiyor mu ta o en derinlerdeyken?

    kırmızı balığın bir sürü hayalleri olsun, her nefesinde çıkan baloncuklar gökyüzüne doğru uzansın. sonra küçük kırmızı balık baloncuklarının peşinden koşsun. o zaman çok mutlu olacak kırmızı balık ben inanıyorum :)

    ps: cebinde her zaman yedek bir hayal bulundur ;)

    YanıtlaSil
  2. kırmızı balık mavi nedir bilmez ki mavi yalnızca denizin üzerine yansıyan bir renktir oysa derinler hep siyah ve karanlıktır. Eğer gökyüzünde bir gökkuşağı görebiliceğini bilseydi çıkarırdı elbet başını maviliklere...Ama kuşlardan çok uçaklar uçuyor artık gökyüzünde bakacak gökyüzü bile kalmamış ki...zaten kuşların vurulmasına da dayanamaz hiç kırmızı balık...
    Tüm endişelere rağmen boğula boğula yüzmeyi öğrendi.
    Öylesine hafif ki öylesine huzurlu bazen; bu hafifliğin şiddetinin bedelini bir gün ödeyecek nasılsa.
    ışığı hayallerinden denize kayıyor hep, hep bir sayıklama...
    bundan yazıyor yazıyor enine boyuna içini, dışını ve yeri yani suyu ve denize düştüğü göğü...
    o çıksa bile sığ sulara batıyor yine ağırlığından...
    Yine de kırmızı balık kendini hiç yalnız hissetmiyor ve artık düzenli olarak ona yem veren bir çevre sakini taşınmış buralara hoşgelmiş :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırmızı Baladlar

                     Ben, kendine dokunan ve kendiyle çoğalan her aşka kalbini veren kadın ... Doğru muydu hayaletlerin her kaybedişi görünür kıldığı...  Bu odada ve bu sonsuzlukta nasıl çılgınca dileniyorum hayatı!...  Eğer  yağmur  yağınca içeri gireceksen seninle gitmem uzak ülkelere.  Ya da gölgelerine sığınan evimde yeşermeye çalışan canlı bir kaktüsü şımartırken,  rüzgara eğimli bir mektup düşürmezsen  penceremden ; seninle yaşayamam aşkı.  Öylesine zor bir uyku şimdi seni düşünmek.  Sarılışlarıma yanıt olarak içebilir misin gözyaşlarımı...  Ama dur!...  Tenin sıcaklığında kaderime bulaşacak bir iz bırakacaksan;  dur ve yalnız ürpertisini yolla gerçeğin...  Belki de sana gelmek yerine saçlarımı boyatmalıydım .  Bir  şiir  bırakmak için, tıpkı o şarkıda olduğu gibi; sadece beni  sev   diye... İnan adaletli değil hiçbir alışveriş....

Var Olmak

Düşünmekle hiç bir şeyi var edemezsin... Yazacağım  basit şeyler zaten vardır.    Tamamı basit, daha önce söylenmiş veya yazılmış olabilir hatta bunların hepsi bile olabilir. Herşeyi basite indirgemekle kolaya kaçarsın ve meselelerden uzaklaşırsın. Basit düşünebilmek en güzel başlangıcımdır. Başlangıçlarla aram çok iyidir. Bir başlangıç yapmaya çabalarım. Yol aldıysam ise başladığım noktaya ışık hızıyla dönerim. Sonlara hiç varamamak için çok çalıştım ve var olmak... Güneş sabahları doğudan doğar. İnsanlar sabahları uyanırlar. İşe giderler. Çalışmak vardır. Ayakkabı giyerler bazen siyah bazen kahverengi. Bazen beyaz, bazen kırmızı arabalara binerler bazende mavi ayakkabı giyerler. Trafik vardır. Hava vardır. Su vardır tabi. Bazen yağmur yağar ya da kar. Kış vardır karanlık ve ışıksız. Kışları hava erken kararır. Evlere gidilir. Sıcacık çorbalar içilir, Şeftali yenir. İnsanlar çizgili ya da başka desenli kumaşlardan pjamalarını giyerler. Masallar vardır. Pikniğe g...

Tuttum Bir Şiir Yazdım

Tertemiz bir kağıdı sözcüklerle karalamak kolaydır da, Mürekkebine gözyaşlarını katık edip şiir ile aydınlatmaktır zor olan Asi dir sözcükler toparlayamazsın kimi zaman, ancak bir düş düşer aklına şiir oluverir yinede… Sözcükler bile anlamlarını ararken ben tuttum sana şiir yazdım dua eden çocuk gibi içten…. Şiirim dua oldu, Çocukların duaları yanıtsız kalmazdı,benim şiirim sensiz kalmadı Tuttum sana şiir yazdım,sonra oturdum dua ettim Dua yazdım şiir oldu,şiir ettim dua… Duasından uyandı çocuk,şiirimle uyudu… Yeni güne uyanmak nasıl zor ise,senin uykuna şiir olmak öyle kolaydı, Aslında sen uyurken şiir kolay,şiir zorken senin uyanman olasıydı Ben sana tuttum şiir yazdım,sözcüklerim öyküye kaçtı, Sonra kahramanlarım öyküden kaçtı,öykü şiir olarak kaldı Sözcükler şiir olurdu da, Şiir, şiir olmaktan sıkılır sen olurdu Senin güzelliğinin şiir olması kolaydı da,seni sana şiirle anlatmak zordu Bir bahar melteminin, mayısın en güneşli gününde bir şiir o...