Ana içeriğe atla

Değişimin Anahtarı İçimde Olabilir mi Sayın Ruhum?




 hayata karşı aşırı bir sevgiden  sıyrılarak/ umuttan da, korkudan da sıyrılarak/ hangileri olursa olsun, kısacası hamdediyoruz tanrılara/ hiç bir hayat ebedi değildir diye/ ölüler asla dirilmezler/ hattâ en yorgun ırmak bile/ en sonunda denze ulaşır diye”

(bir ingiliz şiiri)  

   Güzel bir cumartesi sabahı oturmuş gözlemliyorum evdeki kalabalığı...misafir misafir üzerine hal hatır sormalar,sorgulamalar,meraklı bakışlar,hayatın ritminden yorulmus buğulu gözleri olan insanlar...
Seviyorum bu kalabalıkları koşuşturmaları ama tadı yok gibi sanki eksik...ve hiç olmayacak eskisi gibi...
Hava güneşli ve sıcak,oysa bana huzur veren bir kupa kahve,sessizlik ve yazmak...Ne yazdığımın önemi olmadan hemde
  Herşeyin güzel olmasını diliyorum ama yeterli değil.Biraz istek ve çaba gerekli ve bunlar bende var mı bilmiyorum.herseyin değişmesi istediğim ama değişmeyen tek sey ben oluyorum sonunda...
   Biraz daha samimiyet istiyorum insanlardan biraz daha kendileri gibi olmalarını,onlar yüzeysel ve gayri resmi olduklarında bende buna mecbur kalıyorum ben ben olmaktan cıkıyorum çoğu zaman..oysa ne gerek var buna.. değersizleşmesi insanların ve değerlerini yitirmesi büyük kayıp..Herkes dertlerine sarılmış ve herkesten ağır olduğuna inanmakta ve bir acındırma yarışı..hem acındırma çabaları hemde güçlüyüm naraları... zıtlıklarla dolup taşmaktasınız..Herkesin içinde biyerlerde göstermeye çalıştığı yahut saklamak için uğraştığı sevgileri var.'sevgili'leri demiyorum çünkü onlar apaçık ortada ve ben bu ilişkilerden tiksiniyorum.
  Aslında bakmayın böyle konuştuğuma bende farklı seyler yasamıyorum.bahsettiğim basitliklerle aynı gökyüzüne sahibim ve aynı toprağa basıyorum.ancak geç kaldığım şeyleri düzeltmek istiyorum sadece.Biraz yorgunum eksilmiş ve yoksun biraz da...Zamanında kıymetini bilemediklerim ise karsımda kıymet göstermekteler bana hani zorla bir şey zaten yaptıramazlar bana ve daha fazla üsteleyemezlerde ama biraz gerçekçi olmaya başladım sanırım.umutlarımı tükettim ama mutluyum..
  Oysa bugüne kadar hep kaçarak yasamısım korkularımdan ve bilmek istemeden gerçekleri...Dürüst olmak gerekirse amacım birazcık ön planda olmaktı fakat hiç farkedemedim bunu yapmaya çalısırken aslında insanları ikinci plana attığımı ve aynı çizgide oldugumu onlarla anlayamadım.ve bu yüzden yalnızım sanırım.içinde bulunduğum durumu dramatikleştirmek değil amacım sadece bikaç küçük itiraf ve düşüncelerimdeki yeni sürecin başlangıcı...Artık çok  daha farklı bakış açım öyle aklımda yazacak cok sey var diyemem ancak olucak ve ben bunları yazmazsam rahat edemem.Bu bir Umutsuzluğun, bir aşk acısının ya da kıyrıtık bir dünya meselesinden kaynaklanmıyor. Bu başka bir şey… tarifi zor… Kendim için yapıyorum bunu adım adım büyüdüğümü görmek,nerelerde takılı kalmısım diyebilmek huzur veriyor bana.
   Nefes almayı,yaşamayı, hatta  aşık olmayı, sorumluluk almayı, söz dinlemeyi, inanmayı ve hayatta bana  öğretmek istenilen ne varsa hepsini geç öğrendim.

Şimdi anlıyorum ki, hayat aslında benim ergenlik dönemimde algıladığımdan çok daha farklıymış sayın ruhum...

Yorumlar

  1. anlatacak birşeyin olsun yeterki,
    prostat bir mutluluk yeter..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gözyaşlarımızın Tadı Aynı...

  İki kadın ağlıyor şimdi kuytu köşelerinde benliklerinin..Aslında hep ağlayan iki kadın kimi zaman gözyaşlarıyla kimi zaman içten içe.hep yanarak hep eksiklerle.Aynı bedende dokuz ay yaşamıış iki kadın...Biri gerçekten eksik diğeri eksik olmadığı halde bosluklar yaratıp eksik olma çabasında.   Ağlıyorlar çünkü sarılamıyorlar birbirlerine bir sarılsalar şöyle eskisi gibi, hani o ilk karşılaşmalarındaki gibi hafifleyecek acıları merhem olacaklar birbirlerine...   Sadece susuyorlar yada sözcüklerini yalnızca birbirlerini incitecek cümlelerde kullanıyorlar...Nasıl da benziyorlar bir o kadar da uçurum var aralarında...   Biri gerçekten sevmiş,sevilmiş,yolunun yarısına gelmişken kaybetmiş,biri herşeyin başında pes etmiş yazık...ne sevmeye gücü var nede sevilmeye ömrü yetecek.   Acıları aynı aslında çok değer vermek insanlara,canından parçalarına ama sonunda hep kaybetmek,hiçbir karşılık görememek onca fedakarlığa...   Öylece izl...

O Kadının Bir Kalbi Vardı

  Yüzünde ilk kez gülen gözler taşıyordu kadın. Tebessümü kahkahalara dönüşmeye can atıyordu. Gökyüzünde parlayan nesneler keşfetti. Baktı şöyle ne kadar da büyüktü sonsuzluk. İlk kez dar gelmedi ona dünya. Yorgun, eski, usamış ve soğuk şehrine baktı, sevkatle sarıldı sıkı sıkı. Gitmek istemiyordu artık onu yüzüstü bırakıp. Üzgün ve mutlu insanların nefesleri karışmıştı havaya hepsini içine çekti. Acılarına ortak oldu,içindeki huzurdan ve sevgiden bir nefes hazırlayıp bıraktı boşluğa, yerini bulurdu elbet umutsuz olanların yüreğinde.   Büyük bir savaş içindeydi kadın.  Belki de bu hiç olmamalıydı dediği zamanlarda çıkıp ona bir şeyler anlatmaya çalışan ve ne yazık ki hiç bir zaman başarılı olamayan insanlarla paylaştığı bir savaş… Gönderdiği mektupların içinde saklardı duygularını. Bir çocuğun umuduna sahipti kadın ve hiç kimselere yazdığı mektuplarda saklardı kendini.. Elbet bir gün geçecekti öyle değil mi insan kendine ümit vermeliydi çünkü insanın ken...

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …