Ana içeriğe atla

Yedi sene için Yedi şubat Yazısı...



 Günlerdir sana neler söylesem diye düşünüp duruyorum Baba...
ama geçen 7 seneyi ifade edecek  doğru sözcükleri bulamıyorum.
Bu defa bir 7 şubat yazısı hazırlayamıyorum.Öyle çok zaman geçti,öyle değişti ki herşey,yazacaklarım geçmişin gölgesinde kalır diye,o güzelim anıları kirletir ve seni üzer diye çok korkuyorum.
   Zaman acıları hafifletir yalanına inanmıyorum ve buna inanlara haykırıyorum; "zaman acıları unutturmaz sadece uyuşturur." Zamanı seviyorum.İlk zamanlar acılar kör ediyor insanı hep ağlıyor ve göremiyor acının güzel getirilerini,sonrasın da ise değişik bir huzur veriyor insana mesela ölümün bile güzel taraflarını düşündürüyor...
   Büyüyorum baba,büyüdüğümü hissediyorum.20 yaşına geldim sen yokken,7 sene geçti bana en son sarılışından.Sen yokken hep kötü insanlar gördüm,tanıdım.Tıpkı senin gibi önce yüreklerini gördüm baba. Nasıl da kapkaraydı.Temizlemeye çalıştım ama baktım ki benim ellerim kirleniyordu temizledikçe ve çıkmıyordu lekeleri... Tıpkı senin gibi susmayı öğrendim o zamanlarda sustum ve köşeme çekildim usulca.Sevmeyi öğrendim baba.Çok hatalar yaptım,düştüm...Dizlerim ve kalbim çok kanadı ama kalktım,çok ağladım ve güldüm ama alıştım.işte bir sürü dün,bugün ve yarın gelip geçiyor ömrümden. Zorlanıyorum biraz içim bir hoş hep...Sen yaşadığım herşeyi biliyorsun ki zaten, için yanarak hissediyorsun biliyorum ve "O bizi biyerlerden hep seyrediyor"lafını duyunca çok korkuyorum.
  Şimdi burada olsan kızınla gurur duyardın diyemiyorum ve çok utanıyorum.Senin kadar doğru olamıyorum baba! Bana öğrettiklerini uygulayamıyorum çoğu zaman ama kızınım işte,babasının kızı olamadım belki ama kızınım yinede doğrularımla,yanlışlarımla... Hayatın karşısında yamuk yumuk olsada durmaya çabalıyorum.
    Bazen senin ince belli bardağınla çay içiyorum.Ara sıra o çok sevdiğin kahverengi gömleğini kokluyorum gizlice.Hani o "ben bunu asla kullanmam" dediğim arabamız var ya,işte onu harika sürüyorum.Meğer ne güzel bişeymiş kerata,ona gözüm gibi bakıyorum.Kar yağınca hemen inip temizliyorum.Bazen bizim bodrumu kitap yazmak için çalısma odası yapmayı planlıyorum.Senin kağıtlara dökemediğin sözcüklerini o odada ben tamamlayayım istiyorum.Seni özlediğimde "Mihribanım" türlüsünü tutturuyorum.Ekmek teknesini izliyorum tekrardan.Gazetelerin hala geliyor eve,beğendiğim yazıları kesiyorum senin gibi.Kısacası yarım bıraktığım herşeyi elimden geldiğince tamamlamaya çalışıyorum.Gidişinden keder ve acıyla söz etmiyorum ben,kapatıyorum gözlerimi, Seni şimdi,yarın ve ondan sonra da yanımda hissediyorum.Ben senin kızın olmaktan gurur duyuyorum baba.
   Sen bizi yarım bırakmadın ki,gidişin bile onurluydu.Sen bizi eksik bırakmadın.Herşeyi tamamladın.Herşeyi doğru yaptın.Bu hayatta zorluk olarak yalnız özlemini bıraktın.Bana Öğrettin;gözlerimle bakmayı,kulaklarımla işitmeyi,dudaklarımla konuşmayı,ve yüreğimle insanların sevemediklerini bile sevmeyi,yüreğimle dokunmayı dünyaya,merhameti öğrettin,öğütler verdin yalnız hayallerime hapsettiğim.Sana yalan konuştuğum anda bunu anlayıp, bana doğruyu söylemem için ısrar ettin ve doğrunun değerini öğrettin.Sana saçma sapan şeyler anlatırken bile beni dinlerdin, kendimi iyi hissetmemi sağlardın şimdi anlamlı cümlelerimi bile kimse dinlemiyor baba.Teşekkür etmedim sana hiç.Oysa sen yanımda olduğun için bile tesekkürü haketmiştin.Şimdi her gece teşekkür ediyorum baba herşey için işte...Ben senin için güçlüyüm ,yarım bıraktığın herşeyi tamamlamak için yaşamaya karar verdim. 
  Ölümü sorgulamıyorum artık.Barıştım onunla,kabullendim.Ölümü isterken anladım güzelliklerini.Bana yakışırdı sana yakışmadı sadece.Diyorum ki belki burada kalsaydın hayat canını sıkacaktı senin.Ölen bir yakınımıza için sızlayacaktı, ağlayacaktın.İş stresi mide ağrılarını çoğaltacaktı.Ben eve geç geldiğimde,verdiğim sözleri tutmadığımda,üniversite sınavından düşük puan aldığımda sinirlenecektin,sevgilim olduğunu öğrendiğinde kıskanacak ve endişelenecektin,abim askere gittiğinde onu özleyecektin,sevmediğin siyaset adamlarına sövecektin ve bu dünya meseleleri yoracaktı seni.Hani televizyonda o kimsesiz ve yoksul çocukları izlerken dolardı ya gözlerin,hüzünlenirdin ya eğer burada kalsaydın inan o hüznün katlanacaktı ve ben buna dayanamazdım baba. Yanımda olduğun için şükretmeyecektim mesela aklıma bile gelmeyecekti benim için önemin ve daha nicesi...
   Ama şimdi öyle huzurlusun ki...Sonsuz bir mutluluk seninle.Cennet bahçelerini izliyorsun savaşlar,ölümler,yıkımlar yerine.Biz mesela daha az hata yapma gayretinde bulunuyoruz.Abim tıpkı senin gibi mükemmel biri, annem ise tam da o aşık olduğun kadın hala.Sen doğrusunu yaptın baba.Herşeyi en iyi sen yaptın.Yokluğuna ağlayıp sızlanmak yerine dersler çıkarmaya çalışıyorum kendimce."Yaşlandı bedenimde ki ruh ve görmez oldu yılların hayalinden başkasını,göğsümde mesafeler uzadığında dayanır oldu ruhum sabrımın bastonuna,eğilip büküldü arzularım,daha varmadan kırkımın sınırına"...
  Sana veda etmedim hiç ben,etmeyeceğim...Göyaşlarıyla gülümseyen yüzümle,çatlamış dudaklarımla öpüyorum seni her gece.En çok seni özlüyorum,En çok senin için kuruyorum cümlelerimi,En çok senin için okuyorum gurur duy diye.En çok sensin hep içimde.Gittikçe yiten giden hayalim, eskisinden de çok seviyorum şimdi seni...
     Vardın... varsın... var olacaksın hep....

Yorumlar

  1. "Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum." demiş ya Cemal Süreya;

    Ben de kör oldum, 13 yaşındaydım. Seneler geçti(seninle akran sayılırım); ve hala dün gibi, mıh gibi aklımdadır.

    Seni anladığımı, ne demek istediğini gerçekten bildiğimi yazmak istedim.

    Babasız kızlar hayatta çok güçlü olurlar, bunu sakın unutma.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Sevgili "Deli Kızın Sihirli Sandığı" güzel yorumun için teşekkür ederim.Kesinlikle haklısın,küçük yaşlarda en güvendiğin adamı kaybedince daha bir güçlü tutunuyosun hayata.İnsanların hayatını mahveden sorunlar,acılar küçük kalıveriyor senin gözünde.Umarım hayat ikimiz için ve daha niceleri için başka bir şekilde güler yüzümüze.
    Acını paylaşıyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gözyaşlarımızın Tadı Aynı...

  İki kadın ağlıyor şimdi kuytu köşelerinde benliklerinin..Aslında hep ağlayan iki kadın kimi zaman gözyaşlarıyla kimi zaman içten içe.hep yanarak hep eksiklerle.Aynı bedende dokuz ay yaşamıış iki kadın...Biri gerçekten eksik diğeri eksik olmadığı halde bosluklar yaratıp eksik olma çabasında.   Ağlıyorlar çünkü sarılamıyorlar birbirlerine bir sarılsalar şöyle eskisi gibi, hani o ilk karşılaşmalarındaki gibi hafifleyecek acıları merhem olacaklar birbirlerine...   Sadece susuyorlar yada sözcüklerini yalnızca birbirlerini incitecek cümlelerde kullanıyorlar...Nasıl da benziyorlar bir o kadar da uçurum var aralarında...   Biri gerçekten sevmiş,sevilmiş,yolunun yarısına gelmişken kaybetmiş,biri herşeyin başında pes etmiş yazık...ne sevmeye gücü var nede sevilmeye ömrü yetecek.   Acıları aynı aslında çok değer vermek insanlara,canından parçalarına ama sonunda hep kaybetmek,hiçbir karşılık görememek onca fedakarlığa...   Öylece izl...

O Kadının Bir Kalbi Vardı

  Yüzünde ilk kez gülen gözler taşıyordu kadın. Tebessümü kahkahalara dönüşmeye can atıyordu. Gökyüzünde parlayan nesneler keşfetti. Baktı şöyle ne kadar da büyüktü sonsuzluk. İlk kez dar gelmedi ona dünya. Yorgun, eski, usamış ve soğuk şehrine baktı, sevkatle sarıldı sıkı sıkı. Gitmek istemiyordu artık onu yüzüstü bırakıp. Üzgün ve mutlu insanların nefesleri karışmıştı havaya hepsini içine çekti. Acılarına ortak oldu,içindeki huzurdan ve sevgiden bir nefes hazırlayıp bıraktı boşluğa, yerini bulurdu elbet umutsuz olanların yüreğinde.   Büyük bir savaş içindeydi kadın.  Belki de bu hiç olmamalıydı dediği zamanlarda çıkıp ona bir şeyler anlatmaya çalışan ve ne yazık ki hiç bir zaman başarılı olamayan insanlarla paylaştığı bir savaş… Gönderdiği mektupların içinde saklardı duygularını. Bir çocuğun umuduna sahipti kadın ve hiç kimselere yazdığı mektuplarda saklardı kendini.. Elbet bir gün geçecekti öyle değil mi insan kendine ümit vermeliydi çünkü insanın ken...

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …