İnsan yalnızlığını en çok ne zaman hissediyor?
Yüreğinde taşıdığı çocukluğu ,boncuk boncuk yaşlar arasından,düşüverdiği zaman galiba!
Küçücük bir kız çocuğu düşünün.Mutlulukları, acıların gölgesinde yaşamış farkında değil.
Mutlulukları yanılgıymıs bilememiş...
Bir bayram sabahı son kez sarıldı babasına ve sonra hiçbir bayram sabahı babasının elini öpemedi
ve öpemeyeceğini hiç düşünmezdi.
Bir gece son kez üzerini örttü babası,bir öpücük kondurdu alnına usulca,saçlarını okşadı.
Üzeri açık uyuduğu her gece babası üzerini örtecek sandı.
Bir pazar kahvaltısı yaptılar son kez,ardından kitapçılara gittiler.
Sonra nice pazar, her pazar yaptıkları gibi kitapçıya gidemedi.
Oysa pazar günleri kitapcıya gidilir sanırdı.
Oysa pazar günleri kitapcıya gidilir sanırdı.
Karlı bir cumartesi mangalda son kez, o güzelim baba elleriyle yapılmıs balıktan yedi
ve on üç yaşından beri bir daha hiç yiyemedi.O tat damağından hiç gitmeyecek sandı.
Bisikletten son düşüsünde koşarak babasına sarıldı.Bir daha hiç düşmedi, düşsede hep
babasının kollarında nazlı nazlı ağlayacak sanırdı.
Bir aksam son kez rapunzel masalını dinledi babasından.
Sevdiği adam rapunzelin saçlarından tırmanırken saç dipleri hiç acımaz sanırdı.
Sallanan son süt dişini son kez çekti babası.Her dişi sallandığında babası çekicek sandı.
Çocukluk aşkını son kez gizledi babasından çünkü babalar aşık olmayı yasaklardı.
Evleneceği adamı önce babasıyla tanıştıracak sanırdı.
Babası bir gün son kez aynı yoldan salına salına işten döndü
ve o son kez onu balkonda bekledi.
ve o son kez onu balkonda bekledi.
Oysa hep aynı saatte babası işten gelecek sanırdı.
Arkadaşlarıyla bir akşam son kez saçlambaç oynadı.
Elma deseler çıkacaktı,armut dediler çıkmadı.
Hiçbir zaman şeker sanmadı aslında ilaçları...
Tüm yanılgıların ardından bir gün, cennete gidenlerin bir daha asla geri dönmeyeceğini öğrendi. Kızamadı gidenlere...Kaybetmeyi öğrendiği gün vazgeçti seksek oynamaktan.Masallar, küçükken uyuyuncaya kadar; büyüyünce de uyanana kadarmış öğrendi.Çocukluğu büyüdükçe,esas dünyayı tanıdıkça uzaklaştı masal kitaplarından...
Çocukluğun rengi pembe değildi aslında bildiğin renksizdi.Çocukluğunda dizleri kanamıştı da yüreği kanamamıştı hiç.Yüreği yara bandı tutmadı oysa kanadıkca kanadı...Sabretmeyi,affetmeyi öğrendi içten...
Aşk dediklerinin,hayattaki acılar karşısında ufak bir detay olduğunu erken yaşta öğrendi.
Sarı saçlı bebek? Boya kalemleri?Kırmızı bisikleti?Hiçbiri! Hiçbiri yoktu...Yeni oyuncakları yalanlardı...
Dokunmak istiyorum şimdi çocukluğuma... Ellerimi cebime atıyorum o zamanlardan kalma birkaç anı çıkıverir diye...Yüreğimi yokluyorum,küçükken sevdiğim kadar çok sey yok hayatımda ya da çocukken sevebildiğim hiçbir şeyle yetinemiyorum şimdi.Çocukluğum,yaşayamadığım parçaları ile karşıma çıkıveriyor ansızın,başımın üzerinde dikiliyor ve şimdinin eksiklerini hatırlatıyor.Mahrem hatıralarda yüzdüğüm o karanlık başlangıç nerede? Ben rengarenk kitaplarımı,battaniyemi,uçurtmalarımı,kırmızı bisikletimi,arap bebeğimi,hemşire terliklerimi,ve babamın getirdiği çukulataları istiyorum bazen;
Çünkü hiç doyamadım ve hangi yatağa uzansam yerimi yadırgıyorum.
Çünkü sonbahara uzanmayı özlüyorum.
Gözyaşlarım gözlerimde
Kendimi Çok Özlüyorum...
Bu bir uçurtmanın kaçışı
Belki de değil
Bilmem gökyüzünde aramak
Doğru da değil
"ADI YOK" Dergisi Yaz 2011 57.SAYI
gökkuşağındaki renklerin sırası nasıl akılda tutulabilir?
YanıtlaSilÇocukluğunu hatırlayınca gökkuşağı gözünün önüne zaten gelir;)
YanıtlaSil