Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bak Ben Senin Gölgende Ütopyalar Yaptım Anne!

   Bu yazının amacı kadını, erkeği, özgürlüğü, anneliği irdelemek değil... Bunu yapmak henüz haddim de olmaz zaten.   Ben sadece en basite indirgeyip, kadın erkek arasındaki çatışmaları, anne kız arasındaki ilişkilerin kopukluğunun nedenlerini, toplumda insanların insan olarak yer edinemeyişlerinin nedenlerini merak ediyorum ve özne olamayan kimliksiz kişilikler, artık bir nesne konumuna düşmüş ve araştırmadan, sorgulamadan, düşünmeden yaşayan, sadece verilen görevi yapmakla yükümlü, kendi özgürlüğü için, gelişimi için bir şeyler isteme cüretinden yoksun hale gelmeye tahammül edemiyorum.   Ütopyalarım arasında kayboluyorum bazen. Sorunlar, fikirler, çatışmalar arasında sıkışıyorum. Özgürlüğü yaşamın bir parçası olarak ütopik hayallerim arasına katıyorum. İstiyorum ki bu kopukluklar herkesi mutlu edebilicek şekilde giderilebilsin. Birey olarak herkesin söz hakkına sahip olduğu bir yaşam alanı hayal etsem ve hayallerde kalmasa.   Yaş,ırk,cinsiyet,in...

Ingmar Bergman / The Silence (1963)

“ Her duygu, her hareket, her bedensel rahatsızlık, kullandığım her sözcük için büyük bir depo dolusu açıklamam var. insan anlayışla başını eğiyor. böyle olması gerekliydi: gene de bu yaşam uçurumunda boylu boyunca düşüyorum. bu uçurum bir gerçek, ayrıca da dipsiz. insan bu taşlı derede ya da suyun yüzünde kendini öldüremiyor bile. anne, sana sesleniyorum, her zaman yaptığım gibi. ateşim olduğu geceler. okuldan döndüğüm zaman. geceleri, arkamdan beni kovalayan bir hayaletle hastanenin parkında koştuğum zaman. farö’deki o yağmurlu öğleden sonra seni tutmak için elimi uzattığım zaman. bilmiyorum. hiçbir şey bilmiyorum. bu başımıza gelenler nedir? bununla baş edemeyeceğiz. yanaklarım yanıyor ve birisinin uluduğunu duyuyorum, sanıyorum ben kendim uluyorum. “  "İnsanın durumuyla ilgili gerçeği,benim gördüğüm biçimdeki gerçeği anlatmaya çalışıyorum," ... 'Amacım, içimde, benliğimde taşıdığım ruhsal durumlar, duygular, görüntüler, ritimler ve karakterler üzerine fil...

Bir Kek Gibi Kararlı Olsan...

-Canavar Banavar -Afordisman Salihins -Bass Bariton -Gelicem Nerdesin -Ben Tek Siz Hepiniz -Galvaniz Gel Biraz -Balon Suyla da Dolar -Baksen Oyalama Büyük Ev Ablukada Hani bazı şarkıları,herkesten kıskanırsın ya... Gizlice dinlediğini sanırsın... Büyük Ev Ablukada benim için işte öyle. Duygu sömürüsü yapmadan müzik yapmak böyle bir şey olsa gerek. Kendilerine ait umursamaz,bir o kadar alaycı ve eğlenceli jargonlarıyla,samimiyetleriyle sanki yan odanızda çalarlar... Grup, ismini Turgut Uyar'ın bir şiirinden almış ve bu durumun hakkını sonuna kadar vermekte doğrusu. Birbirlerinin gözünün içine bakarak müzik yapan bir topluluk...Daha ne olsun... Sanatsal değil belki yaptıkları,dinledikten sonra unutabilirsin de şarkıların sözlerini ama içinde bir yerlere işliyor işte tınılar... Bu grup bize gündelik hikayeleri basitleştirerek sunuyor aslında sohbet tadında. Lunaparkların eskisi gibi olmadığını düşünüyor,evin ortasına bermuda şeytan üçgeni kuruyor,Türk ...

Unuttum mu

Ne budalayım!  Sana anlatacak doğru düzgün bir gerçek,ya da bizi avutacak kadar güzel bir yalan bulamadım mı yani? Kelimelerin başka insanlar için taşıdığı anlamları sokuverdim hayatıma hemde yaşadığım, her an, daha önce bi daha olmamasına karar verdiğin gerekirse yemin ettiğim normallikte... Beceriksizim evet herkes gibi...Unutmakta üstüme yok... Şaraptan başka kırmızı yok...Kırmızı yok senin hikayende de... İnandıkça yiten,zamanla düşleri tüketen bir yalansın da rengin ne senin? Olsa olsa siyahsın sen kir tutmadığına inanan,ama tek marifetinin o kirleri gizlemek olduğunu herkesten iyi bilen.. . Daha kaç yüzde kırmızı yanılsaması göreceğim ki? Kaç kez daha koşacağım peşinden "buldum buldum" diye siyahların peşinden? Biz olmak yok..biz diye bişey hiç yok unuttum mu? Hayat kendini mükemmel saysın,dokunabildiklerinden ibaret say sen de sevdiklerini... Aynı kelimeleri yüzlerce insana kullanın hepiniz... Ayrılmak isteyin mesela zavallığınızla övünün sonra "be...

Bir Pazar Alışmak ve Değişmek

  Her şeyin birdenbire yada birikerek sönükleştiği iki pazar gününden  sonra ki Pazar…  Sadece bir gecede neler değişebilir ki demeyin!  Bir Pazar olur ve bambaşka olur ondan sonra ki bütün pazartesiler…  Değişen demeyelim yada...Değişmesini umut ettiğin,değişti sandığın her şey aynı kalır. Değişmek ile aynı kalmak bazen aynı anlama geliverir işte.. Bir Pazar değişimin ve aynı kalışın kesişimi yaşanır.değişmese halbuki alışırsın… Alışmak kötü bişey değildir her zaman. Değiştiğini fark ettiğin an bazı şeylerin, ne kadar alıştığını da anlarsın...Yıkılırsın…  Bazı şeylerin ilk günkü tutkusunu korumasını istersin ama bekleyemezsin. Aşk mesela…ama aynı kalmalı işte çünkü alışırsın. Sana umut vadeden şeylere öyle çabuk alışırsın ki,bir eli ilk kez tuttuğunda mesela, sanki yıllardır tuttuğunu sanırsın. Ve çabuk kaybettiğinde manasız sayılabilicek bir yıkım yaşarsın. ”Ben bu eli yıllardır tutuyorum ama şimdi o bıraktı ve o değişti dersin” ken...

Gerçekten Çok Yalnız mıyız?

"İnsan hiç bir zaman büsbütün yalnız değildir dünyada.  En kötü durumda, bir çocuğu, bir delikanlıyı ve zamanla olgun bir adamı,  yani kendisinin eski halini bulur yanında."  Yalnızlık üzerine yazılabilicek o kadar çok cümle vardı ki çelişkilerle dolu! O kadar büyük ve sonsuzdu ki yalnızlık...Bir o kadar kalabalık... Kimi zaman binlerce beden arasında yaşar,  kimi zaman binlerce bedene hasret bir bedende... Yalnızlığın biçimi yoktur,daha doğrusu her kişi için ayrı bir yalnızlık biçimi var. Yalnızlık kimi zaman tercihtir,kimi zaman mecburiyetten sarıldığın... Yalnızlık güzeldir de yalnızlığını fark edip, hüzünlendiğin  an düşman kesilir sana. Bir zamanlar mutluluklarını,acılarını paylaşmamaktan gurur duyduğun sen, tercih ettiğin yalnızlığında boğulursun çirkinleştirir yalnızlık bazen... Yalnız kalabilicek fiziksel gücün yoksa,içinde açacağı yaralarla başa çıkamıyorsan öldürücüdür bile... Senelerce yalnızlığınla mutlu mesut yaşarsın...