Bazen yaşanılanın kendisinden daha acıdır anısı...
Söz bittiği vakitte avazın çıktığı kadar bağırırsın veya çıtın çıkmaz.
Arası yoktur işte. Konuş ile susma ,yaz ile yazma arası vardır yalnızca.
Arası olsaydı zaten efendi gibi, akıllı uslu, mantıklı, romantik , stratejik olarak anlatıyor olurdum kendimi ve olayları.
Bir hikaye anlatacağım size.
Hayata yenik başladığını söylesem bazı insanların inanır mısınız? Demagoji yapmıyorum bunu söylerken.Birçok sebepten dolayı, elinde olmadan üstelik seçme şansı olmaksızın, işte bu insan yenik başlamış diyebilirim.
Başlangıcının sonrasını az çok tahmin edebildiğim bir grup var.
Mesela;
Mesela;
'Hayata babasının biricik,prenses kızı olarak başlamamış kızlar vardır.Bu maça on sıfır yenik başlamışlık hissi verir. İster farkında ol ister olma hayatın boyunca o on golü telafi etmeye çabalarsın.
Bir süre sonra tek derdin o 'on gol' olur.
Sen gol attıkça bir iki, o on gol olur yirmi gol,yüz gol...
Hem zaten o kadar yara bere içinde ne kadar eşit olabilirsin babalarının prenses kızlarıyla...
Durum bu kadar hüzünlü değildir aslında.
Prenses kızlardan üstün özelliklere sahip olabilirsin zamanla.
Mesela evdeki muslukları ve diğer ev aletlerini tamir edebilme becerisi kazanırsın.
Patlayan ampulü değiştirmekte ustalaşırsın frenchli tırnaklarınla.
Anneyi teselli etmekten kazanılan(kimi zaman onunla konuşamadan içten içe) amatör psikologluk yeteneğin hayran bırakır çevrendekileri.
Asi ve şüpheci tavırların çileden çıkarır bazen insanları.
Aile kurumlarıyla alay edersin, dalga geçersin düğün törenleriyle
Erkeklere karşı sinir bozucu bir kuşku duyarsın sırılsıklam aşık göründüğün durumlarda dahi.
Belki de bu yüzden prensesler, prensleriyle cirit atarken kol kola bu kızın gözünde bir erkek asla bir sevgili olamaz ona.
Bilir çünkü 'insanlığa duyulan sevgiyle bağdaşmaz bir adama duyulan sevgi'
Bu kız kaç yaşında olursa olsun hep çocuk kalır mızmız hemde akıl almaz bir olgun kadın...
Hayata yenik başlamak avantajdır.Sahip olmak istediklerini tırmalaya tırmalaya kazanırsın. Aşık olmak gibi ayrıntılarla uğraşmazsın. Canını yakanların cezasını 'Benim babam senin babanı döver' gibi çözümler aramazsın.Bizzat kendin canına okursun...
Bir hikaye anlatacaktım ben.Bahsi geçecek adama bu hikayeyi gerçekten yaşadığımı anlatabilirsem onun gözünde değer kazanabileceğimi tasarladım.Böyle de açık sözlüyüm.Bütün gücümü topladım fakat birinin anlaması için ifade edilebilecek gibi değil bu kadar basit değil işte.
Bu hikayeyi anlatacak kelimeler var ama tek taraflı sadece benim kelimelerim, hikayeyi anlayacak olanın kelimelerine de sahip olmak isterdim ama bulamayacak kadar küçüğüm. Zamanla içime külçe gibi ağır bir gurur yerleşmiş bu benim suçum değil...Adam tecrübe diye ne kadar yaşadığını anlatıyordu bana durmadan.Oysa ben ne kadar öldüğümü anlatsam belki susardı.Mecalim yoktu anladı sustu oda...
***
Kız kardeşini yitirmiş bir ağabey yedi tepeli bir kentte buz kesilmiş bakıyor denize...
(yitirmek her zaman taşların altına saklamak değildir canının diğer yarısını.Öyle yitirişler vardır ki yüzünü görürsün de yoktur yine de karşında)
Sen hiç sevdiğini kaybettin mi diyorum kulağına.Kaybetmiş biliyorum.
Öyleyse herkesi, her şeye rağmen affetmen gerekirdi,kıyamazdın kimseye.
Çünkü gerçek gidişi, yitirişi bilirsin sen.Bilmen gerek...
Haksızlık ediyorum evet.Kim ne derse desin(küçüğün dahil) hayat zordu senin için bilirim.Güven kaynağını kaybetmişsin sen bir fırtınada,korkmuşsun başlarda.O gün bugün gelecekten korkmuşsun...Babası olmuşsun kardeşinin(aksini iddia etse de küçüğün),yoldaşı olmuşsun annenin...
Okumuşsun adam olmuşsun(adam gibi adam hemde) kendi ayaklarının üzerinde durabilesin diye,faydalı olabilesin ailene diye...
Üzülmeye, kırılmaya hakkın hiç olmamış.(küçüğün sana incinmeyi yakıştıramamış çünkü) Küsleri babalar birleştirirmiş ya seni kim barıştıracak küstüklerinle...
İçin içini yemiş geceler boyu anladım da ne kadar katlanılabilir ki buna? Neden izin veriyorsun buna? Neden her şeyin tam aksine davranıyorsun inandıkların uğruna mı?
Kendine çemberler çizmişsin saygı duyarım.Ama sevgi bu... Bir kadına, bir yabancıya duyulan sevgi değil üstelik çıkma onlar için yine çemberinden değmez çünkü bilirim.Ama kardeşin bu, bazen çemberinin dışına çıkartmaya seni hakkı olsa gerek...Yolun başında yalnız bırakırsan sevdiklerini bulamazsın bir daha yitip giderler...Solarlar gözlerinin önünde.
Oysa ne güzelmiş kız kardeşin bir zamanlar.Her gören dönüp bir daha bakarmış kıskançlıkların bu yüzden mi? Güzelliğinin farkında olan kadın tehlikelidir bilirim.
Herşeyi rağmen güzel yaşayanmış o gururlu bir o kadar.
Onun yanında olmak hiç enerji vermez miydi sana?
Sevgisini hissetmek güçlendirmedi mi ve gururlandırmadı mı başarıları?
Yaşama yakışanmış bir zamanlar senin kız kardeşin.
Yaşamın sürüyle zorluğuyla karşılaşıp boyun eğmeyenmiş...
Başına kötü şeyler geldiğinde haberdar oldun mu? İyi ki onun yerinde değilim diyebildin mi sen?
Güçlüymüş senin kardeşin o tüm kötülüklere karşı bile yaşama sarılmaya çalışanmış ve yoluna devam etmeye çalışanmış.
Onun mücadelesine bakıp hayran kalmadın mı hiç?
Aldığı her soluğun hakkını vermeye çalışanmış senin kardeşin.
Senin iplemediğin ayrıntıları büyüteçle incelermiş.
Her gün ayrı bir bilginin heyecanı ile dolup taşarmış bir zamanlar...
Hiç merak ettiğin bir soruyu sordun mu ona? Bir şair adı mesela...
En çok gitmeyi severmiş senin kız kardeşin anlamadın mı hiç?
Canı çok yandığında gitmeyi seçenmiş...Üstelemedin ya bilmezsin yaralarını göstermeyi sevmezmiş zaten...
Canı yandığında,yara aldığında iyileşmek için kuytu köşelere çekilmeyi istermiş.Her gidişinde geride kalanı cezalandırırmış o.
Her vedasında sanki onu son kez görüyormuş gibi olurmuş insan.
Sana son bakışında hissetmedin mi bunu?
Seninle konuşmaya çalışan çatallanan ses tonundan,yutkunamamasından bilemedin mi?
Soğuk, mesafeli tavırlarından ders çıkarmasını beklerken sen, o sadece kafasında veda edeceğini bir gün sana,ona,herkese,her şeye,(dönüş müjdesi olmaksızın) tasarlayanmış...
Her şey bir yana kocaman bir kız olmuş senin kız kardeşin...Hala aptal, hala bencil belki ama öğrendikleri yadsınamaz ve ispatlayamaz sana ne yapsa da...İnsan daima büyür bunu bil yalnızca.Şimdi sessizliğine sarıl yine...Yok say onu, görmezden gel ama bil...Şunu bil ki yalnız bırakırsan sevdiklerini yolun başında solup giderler gözünün gönünde...Soluyorlar da nitekim...
Adam deniz kıyısında oturduğu banktan kalkmış,kız kardeşi ondan uzak bir şehirde uykuya dalmış...Ne o anlayabilmiş olanları, ne küçüğü anlatabilmiş çünkü; sözcüklere sığmazmış bazen olanlar ne bir hikaye ye, ne bir romana...Bazen yaşanılanın kendisinden daha acıymış anısı...
Hikaye bitmiş burada. Malum bir ağabey hikayesi bu sürç-i lisan ettiysem affola...
Bir süre sonra tek derdin o 'on gol' olur.
Sen gol attıkça bir iki, o on gol olur yirmi gol,yüz gol...
Hem zaten o kadar yara bere içinde ne kadar eşit olabilirsin babalarının prenses kızlarıyla...
Durum bu kadar hüzünlü değildir aslında.
Prenses kızlardan üstün özelliklere sahip olabilirsin zamanla.
Mesela evdeki muslukları ve diğer ev aletlerini tamir edebilme becerisi kazanırsın.
Patlayan ampulü değiştirmekte ustalaşırsın frenchli tırnaklarınla.
Anneyi teselli etmekten kazanılan(kimi zaman onunla konuşamadan içten içe) amatör psikologluk yeteneğin hayran bırakır çevrendekileri.
Asi ve şüpheci tavırların çileden çıkarır bazen insanları.
Aile kurumlarıyla alay edersin, dalga geçersin düğün törenleriyle
Erkeklere karşı sinir bozucu bir kuşku duyarsın sırılsıklam aşık göründüğün durumlarda dahi.
Belki de bu yüzden prensesler, prensleriyle cirit atarken kol kola bu kızın gözünde bir erkek asla bir sevgili olamaz ona.
Bilir çünkü 'insanlığa duyulan sevgiyle bağdaşmaz bir adama duyulan sevgi'
Bu kız kaç yaşında olursa olsun hep çocuk kalır mızmız hemde akıl almaz bir olgun kadın...
Hayata yenik başlamak avantajdır.Sahip olmak istediklerini tırmalaya tırmalaya kazanırsın. Aşık olmak gibi ayrıntılarla uğraşmazsın. Canını yakanların cezasını 'Benim babam senin babanı döver' gibi çözümler aramazsın.Bizzat kendin canına okursun...
Bir hikaye anlatacaktım ben.Bahsi geçecek adama bu hikayeyi gerçekten yaşadığımı anlatabilirsem onun gözünde değer kazanabileceğimi tasarladım.Böyle de açık sözlüyüm.Bütün gücümü topladım fakat birinin anlaması için ifade edilebilecek gibi değil bu kadar basit değil işte.
Bu hikayeyi anlatacak kelimeler var ama tek taraflı sadece benim kelimelerim, hikayeyi anlayacak olanın kelimelerine de sahip olmak isterdim ama bulamayacak kadar küçüğüm. Zamanla içime külçe gibi ağır bir gurur yerleşmiş bu benim suçum değil...Adam tecrübe diye ne kadar yaşadığını anlatıyordu bana durmadan.Oysa ben ne kadar öldüğümü anlatsam belki susardı.Mecalim yoktu anladı sustu oda...
(yitirmek her zaman taşların altına saklamak değildir canının diğer yarısını.Öyle yitirişler vardır ki yüzünü görürsün de yoktur yine de karşında)
Sen hiç sevdiğini kaybettin mi diyorum kulağına.Kaybetmiş biliyorum.
Öyleyse herkesi, her şeye rağmen affetmen gerekirdi,kıyamazdın kimseye.
Çünkü gerçek gidişi, yitirişi bilirsin sen.Bilmen gerek...
Haksızlık ediyorum evet.Kim ne derse desin(küçüğün dahil) hayat zordu senin için bilirim.Güven kaynağını kaybetmişsin sen bir fırtınada,korkmuşsun başlarda.O gün bugün gelecekten korkmuşsun...Babası olmuşsun kardeşinin(aksini iddia etse de küçüğün),yoldaşı olmuşsun annenin...
Okumuşsun adam olmuşsun(adam gibi adam hemde) kendi ayaklarının üzerinde durabilesin diye,faydalı olabilesin ailene diye...
Üzülmeye, kırılmaya hakkın hiç olmamış.(küçüğün sana incinmeyi yakıştıramamış çünkü) Küsleri babalar birleştirirmiş ya seni kim barıştıracak küstüklerinle...
İçin içini yemiş geceler boyu anladım da ne kadar katlanılabilir ki buna? Neden izin veriyorsun buna? Neden her şeyin tam aksine davranıyorsun inandıkların uğruna mı?
Kendine çemberler çizmişsin saygı duyarım.Ama sevgi bu... Bir kadına, bir yabancıya duyulan sevgi değil üstelik çıkma onlar için yine çemberinden değmez çünkü bilirim.Ama kardeşin bu, bazen çemberinin dışına çıkartmaya seni hakkı olsa gerek...Yolun başında yalnız bırakırsan sevdiklerini bulamazsın bir daha yitip giderler...Solarlar gözlerinin önünde.
Oysa ne güzelmiş kız kardeşin bir zamanlar.Her gören dönüp bir daha bakarmış kıskançlıkların bu yüzden mi? Güzelliğinin farkında olan kadın tehlikelidir bilirim.
Herşeyi rağmen güzel yaşayanmış o gururlu bir o kadar.
Onun yanında olmak hiç enerji vermez miydi sana?
Sevgisini hissetmek güçlendirmedi mi ve gururlandırmadı mı başarıları?
Yaşama yakışanmış bir zamanlar senin kız kardeşin.
Yaşamın sürüyle zorluğuyla karşılaşıp boyun eğmeyenmiş...
Başına kötü şeyler geldiğinde haberdar oldun mu? İyi ki onun yerinde değilim diyebildin mi sen?
Güçlüymüş senin kardeşin o tüm kötülüklere karşı bile yaşama sarılmaya çalışanmış ve yoluna devam etmeye çalışanmış.
Onun mücadelesine bakıp hayran kalmadın mı hiç?
Aldığı her soluğun hakkını vermeye çalışanmış senin kardeşin.
Senin iplemediğin ayrıntıları büyüteçle incelermiş.
Her gün ayrı bir bilginin heyecanı ile dolup taşarmış bir zamanlar...
Hiç merak ettiğin bir soruyu sordun mu ona? Bir şair adı mesela...
En çok gitmeyi severmiş senin kız kardeşin anlamadın mı hiç?
Canı çok yandığında gitmeyi seçenmiş...Üstelemedin ya bilmezsin yaralarını göstermeyi sevmezmiş zaten...
Canı yandığında,yara aldığında iyileşmek için kuytu köşelere çekilmeyi istermiş.Her gidişinde geride kalanı cezalandırırmış o.
Her vedasında sanki onu son kez görüyormuş gibi olurmuş insan.
Sana son bakışında hissetmedin mi bunu?
Seninle konuşmaya çalışan çatallanan ses tonundan,yutkunamamasından bilemedin mi?
Soğuk, mesafeli tavırlarından ders çıkarmasını beklerken sen, o sadece kafasında veda edeceğini bir gün sana,ona,herkese,her şeye,(dönüş müjdesi olmaksızın) tasarlayanmış...
Her şey bir yana kocaman bir kız olmuş senin kız kardeşin...Hala aptal, hala bencil belki ama öğrendikleri yadsınamaz ve ispatlayamaz sana ne yapsa da...İnsan daima büyür bunu bil yalnızca.Şimdi sessizliğine sarıl yine...Yok say onu, görmezden gel ama bil...Şunu bil ki yalnız bırakırsan sevdiklerini yolun başında solup giderler gözünün gönünde...Soluyorlar da nitekim...
Adam deniz kıyısında oturduğu banktan kalkmış,kız kardeşi ondan uzak bir şehirde uykuya dalmış...Ne o anlayabilmiş olanları, ne küçüğü anlatabilmiş çünkü; sözcüklere sığmazmış bazen olanlar ne bir hikaye ye, ne bir romana...Bazen yaşanılanın kendisinden daha acıymış anısı...
Hikaye bitmiş burada. Malum bir ağabey hikayesi bu sürç-i lisan ettiysem affola...
Bomba gibi bir şey bu. Okuyanı paramparça eden.
YanıtlaSilen iyisi ruyalara sarilmak evvela... yazmak sonra...
YanıtlaSilen iyisi uykularin goz kapaklarina sarmak gercekleri,
bir gozyasi habersiz dussun diye goz yummak her seye...
sadece siz yazmaya devam edin diye "Geçti Yok Bir Şey" demek en iyisi...