Ana içeriğe atla


Bazen gözlerinizi kapatırsınız ve başlar rüya...
Birazdan yağmur yağacaktı.
Sevmiyordum yağmuru. Görmeye tahammül edemiyordum. Perdeyi kapatıyordum tam...
Geldi.  Gördüm onu. Ansızın hemde...
Artık nasıl kaçabilirdim ki. Hem kaçsamda bulurdu o beni. 
Saklanacak yer  aradım yine de, bütün kitapların aralarına tek tek baktım bilmediği tek bir sayfa yoktu.
Müziğe saklanayım dedim, bütün notalar ona aitti zaten.
En son dedim kendime yeni birşeyler yazayım, orada bir dünya kurup oraya saklanayım.
Birkaç cümle kurdum.Olmadı.
Bilemeyeceği hiçbir ayrıntı bulamadım.
 Tanıyamayacağı hiçbir yer yazamadım.
Her cümlemde olmasada mutlaka kenarından köşesinden yakalıyordu beni.
Pes ettim. 
Onu son gördüğümden farklı değildi. Yeni bir başlangıçtı sadece ikimiz için gelişi...
Bazen rüyanızın içinde ansızın geçmişe dönersiniz...
“Gidelim” dedi...Gidecektik serseri rüzgarların hakim olduğu bu yerden...
“Çocukluğuna sert bir tokat at, ağlayışlarına kulaklarımı tıka ve gidelim” dedi...
Oysa imkansızdı benim için gitmek...Bırakamazdım ki anılarımı. 
Kim bırakabilir öylece zaten?
Hem bilmiyordu tren tutardı beni...O romantik tıkırdı sinirimi bozardı.
Gençlik denen, o nasıl geçtiğini bile anlayamadığımız anılar yığının önemi yoktu aslında da
ya çocukluk?
Oynadığım oyunlar, çoşkumu sabırla taşıyan kaldırımlar, koşturduğum çimenler hepsini bırakıp gidemezdik ya...
En azından ben yapamazdım.
Alışa alışa, yavaş yavaş gitmek için anlaşsaydık da çocukluğumun gönlünü seninle el ele alıp, öyle gitseydik. O zaman gelirdim belki...
Seni öylece uğurlamak zorunda kalmazdım.
Beni arayan gözlerindeki endişenin hayal kırıklığına dönüşmesine şahit olmazdım.
O cümleleri senin yerine kurmak zorunda kalmazdım.
Binlerce kez çocukluğumu terk etme cesaretini toplamaya çalışmazdım.
Günlerce başını gerçekten  göğsüme yaslayıp yeni bir başlangıcın hayalini, hayalimde yaşamaya mahkum olmazdım.
Bazen rüyanda bile geçmişte susulanlar acıtır canını bugüne dönersin...
Herşey çok sıradandı o günden sonra. Griydi sanki bütün anılarım.
Birbirine giren ilkler ve sonlar allak bullak etmişti geçmişi.
Cesaret edip gözlerimi uzun uzun kapalı tutamadım hiç...
Gidemedim hiç bir yere...
An’ı yaşamayı isteyip yaşayamamak ne demek biliyordum ama anıları yaşamak isteyip ana tutsak olmamın nasıl birşey olduğunu, acının suyunu çıkararak öğrendim.
Sonra tekrar tekrar sorgularsın bazen zamansızca...
Aniden gitmek yerine biraz bekleseydin ya. Belki dayanamayıp  gelecektim. Giderken duraksar insan...
Niye hiç bocalamadın...
Belki yetişebilirdim sana...Çocukluğumu büyütürdüm gelirdim belki, o gün seninle...
“Gelir miydin gerçekten? “
Sustum. “Gelirdim” demek geldi içimden. Söyleyemedim. Ona yalan söylemezdim hiç zaten. 
Yakalardı beni karanlık çökmeden. Hep aynı yere saklandığımdan zorlanmadan bulurdu beni.
Benim suskunluğuma eşlik ettikten sonra o günden kalma hayal kırıklığını anımsatan bir ses tonuyla. “Gelemezdin” dedi...”Gelmedin de”...
Ardından ses tonu hiddetlendi ve “Yine olsa yine gelmezdin” dedi...
“Yine olsa gelirim!” dedim, oldukça güçsüz,biraz kararlı.
Korkum için kendime kızdım. 
Defalarca hayallerimde gittiğimi bildiğimden cesaretle “Şimdi olsa gelirdim” dedim. 
Yakalanana kadar kaçmak istiyordum. “ Ben değiştim artık” dedim.
“Saçmalama bu dünyada kimse değişmez. Sadece öyle olduğunu sananlar vardır.” Dedi.
“Sen peki? Sen hala aynımısın değişmedin mi?” Bu soruyla beni seven yanını arıyordum gizlice.
Bana baktı . Kimse kimseye, hiçbir yüz, hiçbir yüze bakamazdı böyle...
Gülümsedi.  Yeryüzünde böyle durgun bir an yaşanabileceğini sanmıyorum.
Hala aynı gülümsüyordu, kirpikleri uzamıştı birazcık ve hala buram buram deniz kokuyordu.
“Tabi ki” dedi. “değişmedim”...
İçten içe zafer kazandığımı düşünerek seviyordum.
“Boşuna sevinme...Ben senin gibi olmayı hala istemiyorum... Pes etmedim...Yine gideceğim zaten” dedi...
Senin gideceğin yeri biliyordum da ben kendimi alıp nereye götürüyordum sen yokken bilmiyordum.
“Gitme” dememek için o kadar çok sebebim vardı ki...Çaresizlik kipiyle söyleyemediğim...
Hakkımda olmazdı bunca zamanda sonra zaten ve o günlerde de demediğim için bilmem kaçıncı kez başımı vurmak istedim.
Korkunun esiriydim ben, ölümün...Bu yüzden susuyordum. Korkakların en büyük yeteneği olan susma yeteneğimin hakkını vererek yeterince sustuktan sonra sessizce;
“Niye geldin o zaman” dedim.
“Hala aynı olduğunu görmek için...Göreceğimi gördüm üstelik” dedi...
Bazen rüya içinde rüya görürsünüz...
Gözlerimi kapattım...
An kırıldı ansızın. An’ın ansızın kırılması kadar saçma şekilde.
Genç bir kadın belirdi gözümün önünde. Elinden tutmuş bir kız çocuğunun. Çocuğun gözleri tıpkı dudakları gibi gülümsüyor. Kadının gözleri donmuş, kadının gözleri ana kucağındaki kadar çocuk; yaşayacak günü kalmamış kadar yaşlı... . Ben olduğunu fark ettim sonra.
Gözlerimi  daha sıkı kapattım...
Onun kokusu yayılıyordu çocukluğumda koşturduğum çimlere. Var gücümle koşmaya başladım gök kuşağına doğru...
Hemen arkamda gördüm onu...Benim önümden gitmişti oysa...Benim ona yetişmem gerekirdi.
Geldi ve uzandık yan yana...Yine yetişemedik gökkuşağına çünkü; o ne zaman benim yanıma gelse yağmur başlıyordu... Ve ben yağmur yağınca hep özlüyordum.
Kaçan fırsatın ardından duyguğum özlemin uzaklara bakan öfkesiyle, burun deliklerim bir an genişlemiş, o harcanan şansın esrileyici soluğunu koklayarak, hiç kıpırdamadan sustum.
Neyi yitirmiş olduğuma pişmanlık duyacak kadar boş vaktim de yoktu son zamanlarda..
Oysa biliyordum ne çok yanılıyoruz şu yaşamda, ne çok başkarında arıyoruz hatayı, ne çok hayallerden vazgeçiyoruz...ve ne çok özlüyoruz kimi zaman!
Yalnızız. Saçmayız. Saçma sapanız. Yanıldık. Hep yanılacağız. Korkuyoruz. Hep korktuk. Hep korkacağız. Ama...Asla umursamadım onların yaptıklarını ben, asla umursamayacağım onların bildiklerini...Mucizelere inanıyorum hala Ve başka hiçbir şeyin yok önemi inan...
Bazen gözlerini açarsın...İşte tam o an başlar asıl rüya...

Düşün içine düşersin. Tıpkı yeni doğan bir insanın denize düşüsü gibi. Eğer deneyimsiz insanların yapmaya çalıştığı gibi havaya doğru tırmanmayı denersen boğulursun...Yok edici ögenin içine dalmışken, tek yol vardır oysa:
Düşü izlemek ve yine düşü izlemek...


Yorumlar

  1. Sayfanı keşfettiğime sevindim canım..
    Takibindeyim.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırmızı Baladlar

                     Ben, kendine dokunan ve kendiyle çoğalan her aşka kalbini veren kadın ... Doğru muydu hayaletlerin her kaybedişi görünür kıldığı...  Bu odada ve bu sonsuzlukta nasıl çılgınca dileniyorum hayatı!...  Eğer  yağmur  yağınca içeri gireceksen seninle gitmem uzak ülkelere.  Ya da gölgelerine sığınan evimde yeşermeye çalışan canlı bir kaktüsü şımartırken,  rüzgara eğimli bir mektup düşürmezsen  penceremden ; seninle yaşayamam aşkı.  Öylesine zor bir uyku şimdi seni düşünmek.  Sarılışlarıma yanıt olarak içebilir misin gözyaşlarımı...  Ama dur!...  Tenin sıcaklığında kaderime bulaşacak bir iz bırakacaksan;  dur ve yalnız ürpertisini yolla gerçeğin...  Belki de sana gelmek yerine saçlarımı boyatmalıydım .  Bir  şiir  bırakmak için, tıpkı o şarkıda olduğu gibi; sadece beni  sev   diye... İnan adaletli değil hiçbir alışveriş....

Var Olmak

Düşünmekle hiç bir şeyi var edemezsin... Yazacağım  basit şeyler zaten vardır.    Tamamı basit, daha önce söylenmiş veya yazılmış olabilir hatta bunların hepsi bile olabilir. Herşeyi basite indirgemekle kolaya kaçarsın ve meselelerden uzaklaşırsın. Basit düşünebilmek en güzel başlangıcımdır. Başlangıçlarla aram çok iyidir. Bir başlangıç yapmaya çabalarım. Yol aldıysam ise başladığım noktaya ışık hızıyla dönerim. Sonlara hiç varamamak için çok çalıştım ve var olmak... Güneş sabahları doğudan doğar. İnsanlar sabahları uyanırlar. İşe giderler. Çalışmak vardır. Ayakkabı giyerler bazen siyah bazen kahverengi. Bazen beyaz, bazen kırmızı arabalara binerler bazende mavi ayakkabı giyerler. Trafik vardır. Hava vardır. Su vardır tabi. Bazen yağmur yağar ya da kar. Kış vardır karanlık ve ışıksız. Kışları hava erken kararır. Evlere gidilir. Sıcacık çorbalar içilir, Şeftali yenir. İnsanlar çizgili ya da başka desenli kumaşlardan pjamalarını giyerler. Masallar vardır. Pikniğe g...

Tuttum Bir Şiir Yazdım

Tertemiz bir kağıdı sözcüklerle karalamak kolaydır da, Mürekkebine gözyaşlarını katık edip şiir ile aydınlatmaktır zor olan Asi dir sözcükler toparlayamazsın kimi zaman, ancak bir düş düşer aklına şiir oluverir yinede… Sözcükler bile anlamlarını ararken ben tuttum sana şiir yazdım dua eden çocuk gibi içten…. Şiirim dua oldu, Çocukların duaları yanıtsız kalmazdı,benim şiirim sensiz kalmadı Tuttum sana şiir yazdım,sonra oturdum dua ettim Dua yazdım şiir oldu,şiir ettim dua… Duasından uyandı çocuk,şiirimle uyudu… Yeni güne uyanmak nasıl zor ise,senin uykuna şiir olmak öyle kolaydı, Aslında sen uyurken şiir kolay,şiir zorken senin uyanman olasıydı Ben sana tuttum şiir yazdım,sözcüklerim öyküye kaçtı, Sonra kahramanlarım öyküden kaçtı,öykü şiir olarak kaldı Sözcükler şiir olurdu da, Şiir, şiir olmaktan sıkılır sen olurdu Senin güzelliğinin şiir olması kolaydı da,seni sana şiirle anlatmak zordu Bir bahar melteminin, mayısın en güneşli gününde bir şiir o...