Bizi yanıltan şehirlerin puslu havasıymış meğer.
Oysa insan bir
Bodrum akşamında, aylardan Eylül ise, bir martı denizin üstünde nazlı nazlı
süzülürken üstelik; nasıl konuşabilir ki kısık sesle?
Nasıl susturabilir
içinden geçen şarkıları?
Yağmursuz ve sisli bir
şehirde korkar insan belki martı çığlıklarından ama bütün yağmurların biriktiği
kocaman bir yağmur damlasından su içiyorsa bir martı ve sallandırmışsan
bedenini o damlaya doğru martıların çığlıkları en güzel şarkı gelir kulağına…
Bir kadın bir Bodrum akşamında korkuyorum diye
haykırıyorsa hala çok incinmiştir.
Eski bir şehirde çok karşı çıkıyordur her
şeye ve insan bunca karşı’yken herşeye kendine de karşı olmadan sürdüremez
yaşamını.
Bir bodrum akşamında
açmışsa ona yüreğini bi adam, gözbebeklerinin tam içine bakıyorsa ya da öyle
geliyorsa kadına ve hala öpmüyorsa adamı; bu sıradanlığa, tekdüzeliğe,
alışılmışlıklara tahammülü olmadığındandır.
Hem farklıyı hem doğruyu
aradığındandır.
Bir kadın her şeyi
hikayeleştirip, oyun sanıyorsa mutlu
sonlarla biten masallarla büyütülmüştür.
Her şeyi oyun gibi yaşıyorsa tüm
kırılganlığıyla, onca hiçlik varken ve sonlandırabilecekken bu oyunu birkaç
ilaç kutusu uzaklıkta, katlanışlarının sebebi babasından ona miras kalan
masalları bir gün doğacak kızına anlatmak isteyişindendir.
İşte bir kadının aklına
kızını düşüren bazı geceler vardır ve kendini unutturan.
İşte eğer çocuksu bir
hayal düşmüşse aklına oyunu kimin kazandığının önemi kalmaz.
Bu düşü kadının
aklına düşürende güçlüdür, kadında…
Bazen bir gül yaprağı başarır herşeyi, ya kucakta yatan şımarık
kedi, ya da Bodrum gecesinde bir Eylül akşamı bilinmez…
Her ne olursa olsun bazı an’lar kazınır insanın
içinde derinlere, nefes alamadığı zamanla küçücük bir gülümseme olarak geri
gelir.
Şimdi ben biliyorum mutsuz olduğum anlarda beni gülümsetebilicek
hikayeyi; Sabaha karşı iskelede korkak bir kadın, kadının avuç içine işaret
parmağıyla iz bırakan adam…
Bütün hikaye bu yanlızca; kadının kısacık yaşamında
bütün anılara bedel ama…
19.09.2012
BODRUM
[artuc]
“Teşekkürler Tanrım” dedim.
İyi ki ilk aklıma geldiğinde öldürmemişim kendimi.
İyi ki süprizlerini
beklemişim.
Yüzdoksan yıl yaşamış gibiyim şimdi.
Son süprizin çok güzeldi.
Beyaz evler ve pembe çiçekler olan
şehirde çok güzel olmuş.
Sonra orda fark ettim ki bende olmuşum yirmi senede anca.
Dünyanın bütün kentlerinde dolaşsam da mutlu olmama yemini etmiştim ya geri
alıyorum Tanrım.
Çünkü dünyanın herhangi bir yerinde, bir sokakta bile olabilir
hatta, işte orada kendi şehrimi kurup mutlu olabilirim.
İhtiyacım olan tek şey
birazcık ilham…
Çok güzel yazı yazmak istemiyorum yaşadıklarımı yazabileyim
yeter.
Şarkı söylemek istiyorum ama
bilindik melodilerle değil, hayatım ses getirsin bana istiyorum.
İstediklerim
bu kadar değil Tanrım, hem istediklerim çokta değil, ihtiyacım olanları
istiyorum yanlızca.
İhtiyacım olan ise birazcık tebessüm.
Zaten bu bir arzu hal
yazısıda değil bu bir teşekkür yazısı, bu bir seyahat notları arasında.
Gerçek
bir yolculuk olduğunun kanıtı. Yola çıkıp sana kadar geldiğim bir seyahat
düşünsene…
Düşünsene insanın hayatının, yolunun, kalbinin beş günde
değişebiliceğini…
İnsan, Tanrı ilan etmediği sürece kendini, böyle değişimlere mucize
diyor. Mucizelerle karşılaşan insanların ortak özellilerini keşfettim; hepsi
martıları ve denizi seviyor ve haftada en az bir kez Umut sözcüğünü kullanıyor.
Biliyorum aslında şifre bunlar hep.
Sen bazı insanların içine kodluyorsun bu
sözcükleri ve onlar birbirleriyle karşılaştıklarında anlıyorlar bunu.
Şimdi sana neden bir teşekkür borçlu olduğumu anladın mı Tanrım.
Ben Umut’suz olarak çıktığım bu yolculukta O özel insanı tanıdım.
Martıları ve
denizi geçtim kırmızı balıklardan bile haberdar bir adam O.
Kokusu hiç tatmadığım bir meyvenin kokusu gibi.
Elleri yüzümde gezinirken, upuzun suskunlukları paylaşıyoruz.
Ben başımı göğün bulutsuzluğuna dayıyorum o ise beni izliyor.
Şimdi bütün uyuduğum uykuların rüyalarını çöpe at Tanrım.
Çünkü ben hiç uyumadığım bir uykunun rüyasına hazırlanıyorum.
O saçlarımı sevecek ve onun yanında uzayacak saçlarım.
Hep başkalarına tutunmaya çalışmaktan kırılmış hayallerimizi birlikte onaracağız.
Birbirimize sadece merhaba dedik henüz.
O hoş geldin dedi.
“Hoş
geldin benim kalbimi kendi kalbin gibi hissedebilirsin.Geç otur şöyle.”
Öyle yaptım bende. İkimide yollardayız şuan da
ters yönlere gidiyoruz üstelik ama biliyorum kalplerimiz bir.
Çünkü Tanrım onun
kalbi öyle rahat ki…
22.09.2012
BODRUM UZAKLARI
çok duygulandım:((..dostlukla
YanıtlaSilgüzel bir yazıydı. okuması keyifliydi. teşekkürler
YanıtlaSil