Ana içeriğe atla

O Lokum Alınacak



  Dokuz yıl önce de hava kışa rağmen böyle güzeldi bu zamanlarda ve ben geçen bu dokuz yılın her bu zamanlarında üşüdüm.

Biraz da büyüdüm.

Büyümenin gitgide daha fazla kabullenmek olduğunu öğrendim. 
Babamın ölümü  yalnızca göz yaşartan bir yorgan altı korkusu olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştüğünde
Bir gün geri gelecek … geri gelecek”
derdim küçükken ve buna sahiden inanırdım.  
Annem elbiselerini verirken birilerine çok kızmıştım.
Kalan sigarasını gelip bitirecek diye hiç dokunmadım.
Çok sabrettim o günden bu güne.  
Çok bekledim cam köşelerinde.
Gelmedi. 
Ben böyle sayıklarken bir gün baktım büyümüşüm ansızın ve o bir gün geri gelecek cümlesi  “Bir gün ben onun yanına gideceğim” olmuş. 

  Eğer birini bekliyorsan her şeyi yavaştan alırsın, ertelersin, yemeğe başlamazsın, hiç bir plan yapmazsın ansızın gelebilir evde olmalısın.
Ama eğer ona gideceksen ardında yarım kalmış hiçbir şey bırakmazsın.
Her şeyi tam olarak yapmış olarak çıkmak istersin ki yola aklın kalmasın.

İşte bu yüzden aynı kavuşma anı için kurulmuş “bir gün geri gelecek”  ve “ bir gün ben onun yanına gideceğim” cümleleri arasında ki fark cevabımdır benim bütün “nasıl dayanıyorsun”lara…

  Bazı acılar çok dayanılmaz evet. 
Aynı nokta da kalırsan durdurmaya çalışırsan zamanı, dondurmaya çalışırsan yaşamını dayanılmaz oluyor gitgide.
Durdurmayacaksın zamanı bu yüzden; farklı yollara farklı pusulalara alışmaya çalışacaksın, baktın olmuyor  başka bir yöne bakacaksın.

  Bozulan musluk, patlayan ampul için oturup ağlamayacaksın saatlerce.
Sırf senin o lise mezuniyet töreninde kepini havaya fırlatırken ki sivilceli suratını baban göremedi diye yırtmayacaksın bütün fotoğrafları.
Doğru bir insan olamayışının suçunu,  babanın yokluğuna bağlamayacaksın hemen öyle.
Kendi doğrularının peşinde koşarken, yanlışlarını  bulacaksın elbet  ama bulduğum yanlışları onun sırtına yükleyip göndermeyeceksin gittiği yere.
Zaman geçtikçe yüzünün hatlarını, ellerinin büyüklüğünü hatırlamak için elbet fotoğraflara ihtiyaç duyacaksın.
İnat edip başına ağrılar girene dek hatırlamaya çalışmayacaksın, efendi uslu açıp bakacaksın o fotoğraflara.
Babanın ses tonunu anımsayamaman  çok normal; video mu vardı o zamanlarda, duymak istediğin tek ses tonu o olmayacak saplantı haline getiremezsin bu durumu. 
Yazdıklarıyla, el yazısıyla yetineceksin paşa paşa.
Mutfak masasına oturup  duvarda ki fotoğrafıyla göz göze onun en sevdiği yemeği yerken dizilmeyecek boğazına o lokmalar, annen zahmet edip yapmış o kadar iştahla yiyeceksin.
Ona en ihtiyaç duyduğun anlarda kaçacak delik aramayacaksın.
Başını havaya kaldırıp gökyüzüne bakacak ve gülümseyeceksin sadece, hem böylece göz yaşlarını geldikleri yere göndereceksin o eğimle.
O  lokumu baban getirmeyecek sana, bayat olacak belki biraz da ama kim alacaksa alacak getirecek sana.
‘Ya ben uyanayım ya sen baba, bu kabus çok zor’ diye sızlanmayacaksın geceleri ,örteceksin üstünü güzelce açıkta kalmayacaksın.
Panik içinde ‘Artık eve gitmem lazım babam kızar’ lafını kullanan arkadaşlarının yanında yüzün düşmeyecek yerlere,  ‘tamam anne geliyorum ya’  ile eş anlamlı sayacaksın.
Seni terk mi etti biri 'zaten babam da böyle ansızın gitmişti' demeyeceksin. Benim babam cennette ama senin cehenneme kadar yolun var diyeceksin.
Sen uyurken üzerin açık kaldı mı diye kontrol ettiğinde sevdiğin işte o zaman babanın ansızın gittiğini değil şefkat dolu üzerini örtüşlerini hatırlayacaksın.
'Baban burada olsaydı senin şu yaptıklarına çok üzülürdü' gibi düşünülmeden söylenmiş dünyanın en kötü cümlesi karşısında gözlerin kararmayacak burada olsaydı’ ya dair milyonlarca yaşanmamış anı gelmeyecek gözünün önüne .  ‘ Popoma yumuşacık terliklerini fırlatırdı’ deyip geçeceksin ve yapmayacaksın o yaptıklarını.
Bileceksin; babalar kızlarını kucaklayıp veda ettiklerinde ve kayıklarına binip sonsuz denizlere kürek çektiklerinde
bileceksin işte
bir gün denizin öte yanında babalarına kavuşacaklarını, yeniden küçük bir kız olup o "çok” özlediklerine sımsıkı sarılacaklarını
ve bir daha asla ayrılmayacaklarını…
Zaman alacak, zor olacak, üstesinden gelemediğin anlar yaşanacak,
bazen yalnızca Afyon’da mola verdiğini düşünmek nefes almanı sağlayacak,ama yılmayacaksın.
 Her şeyi doğru yapmaya çalışıp, sırf onun yanına güzel fotoğraflarla gidebilmek için, sırf o orada rahat uyusun diye yaşayacaksın. 
Bu böyle.
  Her şeye çözüm buluyorum bir şekilde de bir tek şu  Şubat ayı çok soğuk geçiyor.
İnsanlar yılbaşlarında, doğum günlerinde şöyle bir analiz ederler bütün yıl neler yaşadıklarını ben ise her yıl Şubat’ın Yedisi’ni bekliyorum bunun için.
Babam gideli  3287 gün  4 saat 35 dakika geçti.
 Ben bu zamana kocaman bir gençlik sığdırdım ve yaşlandım ama babam senelerdir aynı yaşta ve hala çok yakışıklı.  
Şimdi eskisinden daha hüzünlü  tebessümlerle, çok daha fazla hata ile ama eskisinden daha güçlü bir şekilde uğurluyorum  O’nu.
Artık eksiliğinin dolabileceği hiç bir gelecek yok ama  öğrendiklerimle artık eskisinden biraz daha “tam”ım.
En büyük vasfım senin kızın olmak Baba.

Çok özlüyorum. Çok  seviyorum.

Huzur İçinde Uyu …

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırmızı Baladlar

                     Ben, kendine dokunan ve kendiyle çoğalan her aşka kalbini veren kadın ... Doğru muydu hayaletlerin her kaybedişi görünür kıldığı...  Bu odada ve bu sonsuzlukta nasıl çılgınca dileniyorum hayatı!...  Eğer  yağmur  yağınca içeri gireceksen seninle gitmem uzak ülkelere.  Ya da gölgelerine sığınan evimde yeşermeye çalışan canlı bir kaktüsü şımartırken,  rüzgara eğimli bir mektup düşürmezsen  penceremden ; seninle yaşayamam aşkı.  Öylesine zor bir uyku şimdi seni düşünmek.  Sarılışlarıma yanıt olarak içebilir misin gözyaşlarımı...  Ama dur!...  Tenin sıcaklığında kaderime bulaşacak bir iz bırakacaksan;  dur ve yalnız ürpertisini yolla gerçeğin...  Belki de sana gelmek yerine saçlarımı boyatmalıydım .  Bir  şiir  bırakmak için, tıpkı o şarkıda olduğu gibi; sadece beni  sev   diye... İnan adaletli değil hiçbir alışveriş....

Var Olmak

Düşünmekle hiç bir şeyi var edemezsin... Yazacağım  basit şeyler zaten vardır.    Tamamı basit, daha önce söylenmiş veya yazılmış olabilir hatta bunların hepsi bile olabilir. Herşeyi basite indirgemekle kolaya kaçarsın ve meselelerden uzaklaşırsın. Basit düşünebilmek en güzel başlangıcımdır. Başlangıçlarla aram çok iyidir. Bir başlangıç yapmaya çabalarım. Yol aldıysam ise başladığım noktaya ışık hızıyla dönerim. Sonlara hiç varamamak için çok çalıştım ve var olmak... Güneş sabahları doğudan doğar. İnsanlar sabahları uyanırlar. İşe giderler. Çalışmak vardır. Ayakkabı giyerler bazen siyah bazen kahverengi. Bazen beyaz, bazen kırmızı arabalara binerler bazende mavi ayakkabı giyerler. Trafik vardır. Hava vardır. Su vardır tabi. Bazen yağmur yağar ya da kar. Kış vardır karanlık ve ışıksız. Kışları hava erken kararır. Evlere gidilir. Sıcacık çorbalar içilir, Şeftali yenir. İnsanlar çizgili ya da başka desenli kumaşlardan pjamalarını giyerler. Masallar vardır. Pikniğe g...

Tuttum Bir Şiir Yazdım

Tertemiz bir kağıdı sözcüklerle karalamak kolaydır da, Mürekkebine gözyaşlarını katık edip şiir ile aydınlatmaktır zor olan Asi dir sözcükler toparlayamazsın kimi zaman, ancak bir düş düşer aklına şiir oluverir yinede… Sözcükler bile anlamlarını ararken ben tuttum sana şiir yazdım dua eden çocuk gibi içten…. Şiirim dua oldu, Çocukların duaları yanıtsız kalmazdı,benim şiirim sensiz kalmadı Tuttum sana şiir yazdım,sonra oturdum dua ettim Dua yazdım şiir oldu,şiir ettim dua… Duasından uyandı çocuk,şiirimle uyudu… Yeni güne uyanmak nasıl zor ise,senin uykuna şiir olmak öyle kolaydı, Aslında sen uyurken şiir kolay,şiir zorken senin uyanman olasıydı Ben sana tuttum şiir yazdım,sözcüklerim öyküye kaçtı, Sonra kahramanlarım öyküden kaçtı,öykü şiir olarak kaldı Sözcükler şiir olurdu da, Şiir, şiir olmaktan sıkılır sen olurdu Senin güzelliğinin şiir olması kolaydı da,seni sana şiirle anlatmak zordu Bir bahar melteminin, mayısın en güneşli gününde bir şiir o...