Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Her Şeyin Yolunda Olduğu Yol Nerede?

  Biraz yürüyüş yapmak iyi gelir dedim. Akşamdan kalma bir hava vardı dışarıda. Heyecanlı,taze,ılık bir rüzgarla, kokular,sesler yükseliyordu çatılardan. Açık pencerelerden suçluluk ve utanmışlıklar sızıyordu usul usul. İnsanlar hangi duyguları yaşıyorlarsa şehir öyle kokardı zaten. Hızlı hızlı yürüyen insanlar hep ileriye bakıyordu. İleriyi aşmıyordu çabaları, yalnızca kendi kendilerini aşıyor gibiydiler. Gözleriyle birilerini arıyordu kimileri. Bazıları gülümsüyor veya gülünecek birşeyler duymayı,görmeyi umut ediyorlardı. Herşey yolunda gibiydi.Hiçbir tuhaflık ve saçmalık yoktu. Hayatımı değiştirecek hiçbir nedende yoktu. Mutsuz bile değildim üstelik. Buna karşılık kimse skandal yaratma niyetinde değildi ve masum görünüyorlardı. Oysa ben biliyordum; gözlerine sızan her ışık karanlıklarını aydınlatmaya yetmiyordu. Hiçbir şeye hayret etmememe karşın bugün bir tuhaflık olmalıydı. Ya da tuhaf bir kimseyle karşılaşacağımı umuyordum.İçimi kağıt gibi buruşturan bu hisse ...

Olsun...!

Sendendir yalnızlığım, varlığım sana dönüşmüş Seslerin içinde bir an doğarsın; Uçup giden kokularda bir an varsın. Ah hepsini kollarımda yitirdim, Bir sen doğmaktasın tekrar, yeni: Hiç tutmadım o yüzden tutmaktayım seni... Hayır hayır mutluluktan söz etmiyorum !  Hayatıma öyle yada böyle bir yol çizdim. Kendimi istesem de istemesem de o yola ittim de; dünyanın herhangi bir yerinde ıssız ama bahçesinde çocuk sesleri, (pembe panjurlu olması şart değil) balkonunda menekşeler dizili bir evim olsaydı, içinde bir koltuğum ve kırmızı bir defterim olsaydı belki de yazar olurdum. Yazar dururdum. Çok şey yazardım, çok şey gelirdi aklıma. Mutlu bir yazar olurdum. Acı eşiği yüksek ama mutlu bir yazar... Tam da olmak istediğim gibi...  Olsun! Şimdilerde unuttuğum,geride bıraktığım bir heyecanın yeniden yaşamıma girip beni allak bullak etmesinden tedirginim. Sırf bu yüzden belki, bir evcil hayvan,bir saksı çiçeği alamıyorum kendime. Olsun! Sevemiyorum... Kendini iyileştirme...

En İyisi Hikayesiz Olmak

Bazen yaşanılanın kendisinden daha acıdır anısı... Söz bittiği vakitte avazın çıktığı kadar bağırırsın veya çıtın çıkmaz.  Arası yoktur işte. Konuş ile susma ,yaz ile yazma arası vardır yalnızca.  Arası olsaydı zaten efendi gibi, akıllı uslu, mantıklı, romantik , stratejik olarak anlatıyor olurdum kendimi ve olayları.  Bir hikaye anlatacağım size. Hayata yenik başladığını söylesem bazı insanların inanır mısınız? Demagoji yapmıyorum bunu söylerken.Birçok sebepten dolayı, elinde olmadan üstelik seçme şansı olmaksızın, işte bu insan yenik başlamış diyebilirim.  Başlangıcının sonrasını az çok tahmin edebildiğim bir grup var. Mesela; 'Hayata babasının biricik,prenses kızı olarak başlamamış kızlar vardır.Bu maça on sıfır yenik başlamışlık hissi verir. İster farkında ol ister olma hayatın boyunca o on golü telafi etmeye çabalarsın.  Bir süre sonra tek derdin o 'on gol' olur. Sen gol attıkça bir iki, o on gol olur yirmi gol,yüz gol... Hem za...

Rilke ile Sohbet

Rainer Maria Rilke Ah gençken yazılan mısraların değeri zaten nedir ki diyor adam...! Beklemeli ve bütün bir ömür,mümkünse uzun bir ömür boyunca anlam ve lezzet toplanmalı ve sonra, en sonunda belki iyi on mısra yazılabilir diyor bir de... Öyle mi acaba sahi? Ya sabrın yoksa beklemeye...Ya ömrün yetmezse biriktirdiklerini dökmeye...Ya sahiden bu kadarı bile yettiyse...Diyorum bende. Sabır herşeydir diyor adam. Bir mısra yazabilmek için insan; birçok şehir görmeli,insanları,nesneleri görmeli diyor adam. Ben ki birçok şehir değil üç beş şehir gördüm yalnızca.Öyle kalabalık,öyle çoklardı dedim. Hayvanları tanımalı,kuşların nasıl uçtuğunu hissetmeli,küçük çiçeklerin sabahları açarken nasıl titreştiğini bilmeli diyor adam. Ben hayvanlardan hiç farkı olmayan bir sürü insan tanıdım. Kuşlara ise hayal ettiğim özgürlüğe sahip olduklarından küstüm. Çiçeklerin gamsız hallerine bakıp kızdım.Hiç koklamadım ve sabahları genelde uyanık olmadım dedim. İnsan, bilinmeyen yerlerdeki y...

Vicdan Hırkası

   Mutsuz uyandığım sabahlarda ne yapacağımı bilemezdim eskiden. Ya da mutsuzluğuma mutsuzluk katmak için uğraşırdı bütün nesneler ve sesler. Üstelik mutsuz olduğumun farkına bile varmazdım. Bu kez bu mutsuzluğu iliklerime kadar hissederek uyandım. Ciddiye almadım. Çünkü işaretler gönderiliyor bana bu ara.Neye ihtiyacım varsa karşıma çıkıyor. Bekledim.. Kapı çaldı. Evdeki inşaat işi için usta geldi. Zaman geçti biraz, sonra işini yaparken sohbete başladılar bizimkilerle. Konuşmanın bazı kısımlarına kulak misafiri olmak durumunda kaldım.  "Sabah 6 aksam 9 çalıştığından bahsetti."Ev kira, çocuklar okuyor ve hayat zor dedi."  Konuşmanın başka bir kısm ında ise "20 senedir evliyim.Eşim her sabah iki bardak çayımı ve kahvaltımı eksik etmedi." dedi.  Yoksulluğun ardındaki mutluluk. Gözlerini göremedim amcanın bu cümleyi söylerken ama ses tonu öyle gururluydu ki ! Kızı...Kızından bahsetti.Odamdaki kitapları görünce olsa gerek, " Onun okuması için her...

Gerçek Şu Ki...

  Koparsam atsam artık bu acımasız aşk şarkılarının telini. Parçalasam içler acısı melodiler mırıldanan bütün gitarları. Sürdürmesenize bu gürültüyü ! Anlamıyorlar neden daha karmaşık yaptığımızı yalın olan herşeyi Anlamıyorum ! Çıldırabilir insan böyle koşusturmaktan gerçekten. Kim deli? Ben mi yoksa siz mi? Akıllıcadır itiraf etmek...   Biliyorum daha çok küçüğüm ama duygusal olmaya da karşıyım ben. Neye yarar içimizdeki soğukluğa alev alev coşku değil de, yaralarımızın sızısına uyuşturucu bir merhem... Son perdeyi uzatıp işkenceyi sürdürür olsa olsa !   Duygusallığa güçsüzlük diyenler duydum.Suç bile derim ben. Mutlaka cezası çekiliyor oluşundan. Onca kavga gürültü üzerine, aradaki buzlar eriyince yine barışmaya söz verilir. Cızırtılar,çatlaklar yok sayılır, tadı tuzu kalmamış bir aşkın şaşalı bir gösterimine hazırlık için yeniden.. "Kurtardık Aşkımızı" derler sonra... Daha başında korusanıza aşkınızı.... Bilmezmisiniz; Atın o a...