Biraz yürüyüş yapmak iyi gelir dedim. Akşamdan kalma bir hava vardı dışarıda. Heyecanlı,taze,ılık bir rüzgarla, kokular,sesler yükseliyordu çatılardan. Açık pencerelerden suçluluk ve utanmışlıklar sızıyordu usul usul. İnsanlar hangi duyguları yaşıyorlarsa şehir öyle kokardı zaten. Hızlı hızlı yürüyen insanlar hep ileriye bakıyordu. İleriyi aşmıyordu çabaları, yalnızca kendi kendilerini aşıyor gibiydiler. Gözleriyle birilerini arıyordu kimileri. Bazıları gülümsüyor veya gülünecek birşeyler duymayı,görmeyi umut ediyorlardı. Herşey yolunda gibiydi.Hiçbir tuhaflık ve saçmalık yoktu. Hayatımı değiştirecek hiçbir nedende yoktu. Mutsuz bile değildim üstelik. Buna karşılık kimse skandal yaratma niyetinde değildi ve masum görünüyorlardı. Oysa ben biliyordum; gözlerine sızan her ışık karanlıklarını aydınlatmaya yetmiyordu. Hiçbir şeye hayret etmememe karşın bugün bir tuhaflık olmalıydı. Ya da tuhaf bir kimseyle karşılaşacağımı umuyordum.İçimi kağıt gibi buruşturan bu hisse ...
"Küçük kara balığın öyküsünü dinleyen ve hep okyanusları düşleyen kırmızı balık"