“Sevdalandım içimde
Kaçıncı sevdaya gebe?” diyor adam kendi kendine
“Ben sevdalıyım zahir
Sana desem sen değil...
Bahane arasam bahanesi bol
“Yalnızım çekip al” desem,
Elleme, nicedir yalnızlığım
Konuş desem, sussan ya!
Çelişmiş her yerim” diyor kadın kendine...
“Yani,
Sevdalanmadım ben ona ne de sana
Bir sevdaydı zaten bende ki
Her şey benden içre doğru…
İçerde
Sakın ha
İçerleme!” diyor adam kadına kadın adama...
Sarı bir sokak lambasının altında
rastgeldiler ansızın bir gece.
"Belli ki
sende farklı bile değildin."dedi kadın.
"Bense
seni her görüşümde ilk kez görür gibi,her bakışımda son kez bakar gibiydim..O
anlarda sen anlamlı anlamlı başını sallıyordun,duygulanmış gibiydin, etkilenmiş
gibiydin,hüzünlenmiş gibiydin. Hep gibiydin. Hiç kendin olamıyordun. Olursan
kendinden korkuyordun.''
"Sıkı
sıkıya inanabileceğim, bir şey olsun istiyordum sadece."dedi adam.
"Hayatımda
bir defa da olsa bir şeye inanabilmeyi istedim."
Cevap verdi kadın yorgunca;
"Ama bir
yerlerde bir hata oldu.Düşünemedin, göz ardı ettiğin yanlışlardan hatalar
doğdu. Sırça boşluklarında kendine çarpa çarpa bölünüp, çoğalıp her defasında
kendini gördün. Gördüğün o şeye inandın. Ve şimdi farkettin ki, nasıl inanmak
istediğinden daha önemlisi neden inanmak istediğinmiş.Sen bana yalnızca kendin için inandın...
Sen sadece
büyük hayal kırıklıkları,gözyaşı,uykusuz geceler ve bir kadının kalbini kırma
pahasına zafer kazanmak istedin.Bunun adınada aşk dedin."dedi sessizce...
"AŞK" dökülünce kadının
dudaklarından, bir damla yaş süzüldü adamın yanaklarından...
"Sadece
bana ait olmanı istedim." dedi adam bütün cevaplarını unutarak.
"Masallarını
yaktım,beni gözardı ettiğin masallarını.Babanı nasıl kendi kafanda yazdığın
masallarınla sevdiysen,beni de öyle sev istedim.Masallarla ve rüzgarlarla
konuşuyordun, bana sezdirmeden... Bense hep kıskanıyorum rüzgarı ve masalları;
kıskançlığım rüzgarın tenini,masalların ruhunu benden fazla
sahiplenişindendi..." dedi adam.
"Tenimi
ve ruhumu sahiplenmek yerine kelimelerimi sahiplenebilseydin" dedi kadın.
"Onların
hepsi senindi.Senin için kopmuşlardı tenimden ve ruhumdan.Hiç görmedin
onları...Hiç duyamadın beni...Bütün cümlelerimin seninle başlayıp yalnızlıkla son bulması senin suçundur...
Ben de
kıskanırım elbet kıskandım da.Ben senin her gün karşılaştığın, sohbet ettiğin,
yolda gördüğün insanları,istemli istemsiz göz göze geldiğin her türlü yaratığı,
karnını kaşıdığın anlamsız bir kediyi, eşlik ettiğin bir şarkıyı,benle alakasız
düşündüğün aptal salak bir düşünceyi, su içtiğin bardağı, odanı, dahası
yatağını bile her an ısrarla kıskanıyordum.Seninse kıskançlığın geniş zamanlaraydı"dedi.
Adam anlamsız bakışlar savurdu yüzüne. Devam
etti.
“Masalları hep
sevdim ben. Sevişim dündü, bugündü, yarındı... Rüzgar hep dokundu benim tenime
ve yüzümün ona teslimiyeti geniş zamanlardaydı. Seni sevişlerim ve yanımda
oluşlarınsa kararsız, kısa anlar da ve uzun aralıklarlaydı. Bu yüzden rüzgarla
yarışman, masallarımı benden almaya çalışman hep boşunaydı. Sen gözümün
görebildiği, elimin uzanabildiği ve sesimin ulaşabildiği kadar yakınımda
olamıyordun ki hiç! Sen bir yerlerde kendini bulmak uğruna beni masallarımdan
ettin. Umutsuzluklarını, hastalıklarını, acılarını sevdin. Önce kendini buldun
bende, sonra da acınacak hissizlikle kendini tamamladın... Bense hep masallar
anlatır dururdum kendime. Sonu hep yarım kalan masallar... Ben hiç
tamamlanamadım. Bulamadım diğer yarımı ve sen tamamlamaya çalışmadın bu
puzzle-ı."
"Seninleyken,
hiç bitmeyecek bir puzzle'ı tamamlar gibiydim oysa" dedi adam.
Kadınsa kimsenin ona son şeklini henüz
veremediğini söyledi.Karşısına çıkan herkesten parçalarını gizlediğini...Çünkü
hep el değmemiş yanları olsun istedi, kimsenin keşfetmediği...
Adam anlamadı…
"Aklımda
çok güçlüsün, yüreğimde bir o kadar zayıf" dedi adam.Benim yanında güçsüz,
aşık, acı çeken bir kadın oldun hep.Böyle kalmayı istedin.
"Aklım
güçlü ve kalbim zayıftır belki de" dedi kadın.
"Hayır"
dedi adam.
"Küçücük
bedenine sığabilsin diye zorla sıkışırılmış bir kalp o. Güçlü ama katlanıp da
küçücük bırakılmış. Ve sen bütün bu sıkıştırılmışlık yetmezmiş gibi, onun nabzını
durdurmaya çalışıyordun hep"
Tek bir cümlesi vardı kadının:Başaramadım.
"Senin
nabzını durdurmayı başaran bir kadından ziyade, nabzı canlandırmaya çalışan bir
kadındım sadece."
Adam cevap verdi:
"Su
gibiydim işte. Huzursuz bir o kadar durgun. Bu yüzden de dalga olup vurasım
gelmedi hiçbir kıyıya, seninle birlikte.Yolun, ben değildim oysa...
Biliyordun.Ve yolum, sen değildin... Biliyordum."
"Bana
başka yolların olacağını söylerken, başka yollarının olacağını
biliyordum."dedi kadın.
"Yol
tariflerini her zaman yürek söylemez ki insana, bazen de araya aklı katmanı
bekliyordum.
Her zaman
sevdiğine emek vermez ki insan, emek verdiğini de sevebilir çoğu zaman.
Emek verdiğini
sev istiyordum bir kez olsun...
Ve yolun, yolu
sana uzanabilenle kesişsin diye sessiz dilekler diliyordum."
"Düş
görüyordum ben"dedi kadın."Sen benim düşümdün ve seninde beni
düşlediğini düşünmek istiyordum hep"
'İnsan bir
düşü sevebilir mi?" diye sordu adam..
"Evet",
dedi kadın hiç düşünmeden. "Bence zaten en çok onu sevebilir, bir
düşü..."
"Kimsin
sen"dedi adam."Ben geceler boyu uyurken, beni düşlerinde bu kadar çok
seven kadın...Kimsin sen ve ben neden bulamıyorum seni içimde?
Sessizlik
çöktü geceye...
Kadın
gözlerine bakmıyordu artık adamın.Usulca yanaştı kulağına.Belli belirsiz
kelimeler dökülmeye devam ediyordu dudaklarından
"Artık
ben hissettiğin kadar yakınında, vazgeçtiğin kadar uzağında olanım...
Tutmak
istediğin kadar ellerinde olan, gitmek istediğin kadar geride duranım...
Konuştuğun
kadar duyan, sustuğun kadar anlayanım...
Ben düşlerimi
bölüp de senin payını hep ayıranım...
Ve ben artık
gittiğin kadar, yerimde kalanım...
Sana
gelemeyenim...Gelmeyenim...
Nerede miyim?
Ben hep "sen"de ve hep içinde bir yerdeyim...Kaçıncı kez yazıyorum
kelimelerimi
Yerlerini değiştirerek
hep ve biliyorsun sen bunu aslında.Oysa artık bende inanmıyorum
kelimelere.Kelimelerime...
Ne sana ne ona
ne de
Kendime…
Kendime, hiç!
Güzel olan da
bu işte…hep bilemediğin...Asla bilemeyeceğin...
Adam bir daha
hiç konuşmadı.Sadece baktı ardından öylece...Kadının gidişini izlerken öylece bir dize döküldü dudaklarından boşluğa:
*"ne yazık, içime aşkımı sakladığım,
bana isterse hayat, isterse ölüm getiren o kaynaktan,sevgisini isterse besleyen, isterse kurutan o pınardan.
çıkarılıp atılmak! "
*Shakespeare/Othello
o şarkıydı aşk anlatan
sözcüklerin kölesi olmadan...
sözcüklerin kölesi olmadan...
Yorumlar
Yorum Gönder