Ana içeriğe atla

Modern Çağın Meydan Savaşı

Bir kadın gözüyle futbol hakkında konuşmak,yazmak gerçekten zordur.
Bir kadın isterse futbolun kitabını yazabilecek seviyede olsun,istediği kadar  yırtınsın bu işi erkekler kadar iyi bildiğine kimseyi inandıramaz.
Futbol hakkında konuştuğunda kimse kaale almaz.
"Madem futbolu seviyorsun söyle bakalım ofsayt nasıl olur" sorusuna maruz kalır.
Ha bu erkeklerin suçumu değil tabi ki.
Kadınların tercih meselesi sadece.Asırlar boyudur erkekler egemendir bu spora.Onlar oynarlar,onlar tartışırlar.Siz hiç mahalle maçı yapan kız topluluğu gördünüz mü?Erkek çocukları sümüklü sümüklü, kan ter içinde koşturup dururken oradan oraya,kız çocukları bir kaldırıma kilimlerini serip bebekleriyle oynar.O mahalle maçının en çok gol atan popüler çocuğunu da göz ucuyla izlerler o ayrı.Her işin duygusallık içeren kısmı bize kalıyor işte.
 Ben ne kadar berecebilirim bilmiyorum ama bu konudan bahsedeceğim şimdi.E küçüğünden,büyüğüne herkesin bu konuda söylecek sözü var da benim neyim eksik canım.
Futbol hakkında bugüne kadar bildiğim şeylerden fazlasını öğrenmeye ihtiyacım yok  üstelik gibi ukalaca bir tavırla başlıyorum hemde.
 "Hepsinin üzerinde aynı don olan 22 kişinin  top pesinde kosturmasidir" tanımı vardır ilk olarak ki bu tanım futbolu seven insanları çileden çıkarır.
İşin en kısa ve rasyonel tanımı budur fakat eksiktir.Ben şimdi bir sürü  anlam yuklemeye calisacağım tabi ki.
Mesela futbol mevzu bahis olduğunda bu tanımı yapıp arkadasından "ayy ne salakça ne kadar anlamsız"diyen insanları anlamıyorum.
Çünkü işi bu kadar realiteye dökersek bütün sporlar anlamsızlaşır.
Futbolu bir topun peşinden koşmak olarak değerlendiren insanlar şu cümleri de kurabilir. "Ay ne kadar saçma bir sürü insan bir çizgiye doğru koşuyor" ya da "Şuna bak iki tane adam birbirlerini yumrukluyor"gibi.Futbolu sevmeyişlerini bu cümlelerle ifade eden kızlar özellikle "Yapmayın.dalga geçerler komik durumuna düşersiniz."
Ben oyunu kısaca anlatabilirim en azından bilginiz olsun.Şöyle ki;
"11 kişilik takımlardan oluşur.
Takımlardaki oyunculardan sadece biri ellerini kullanabilir.Onların adı kalecidir.Bu serbestliğin amacı rakip takım oyuncularının ayaklarıyla kaleye getirdiği topun kalenin içine girmesini engelleyebilmek içindir.E burdan puanın nasıl kazanıldığını anladınız umarım.
Yedek klubesinin önünde takım elbiseli,sürekli oraya buraya koşan,futbolculara ne yapmaları gerektiğini maç sırasında bağıran adam teknik direktördür genelde sinirlidir.
Oyunun kurallarını uygulatmaya çalışan ve sürekli ceza veren,düdük çalan,kişiyede da hakem denir...Ortada koşturan zıbıdık oyuncuların birbirilerini gebertmemeleri ve küfür etmemeleri için bir adet düdük ve biri sarı diğeri kırmızı olmak üzere iki adet kart taşır bu adam.
Oyunun en can alıcı noktası ofsayttır.Ofsayt çakallıktır.Ofsaytı kızlara en etkili şekilde anlatan bir örnek vardır.Mango örneği.Merak edenleriniz bakabilir.Ben bir gün başbakan olursam oftaytı kaldıracağım o ayrı.
Bunları anlatmama gerek yoktu elbette ama futbolu böylesine masum tanımlayabilmeyi çok özleyeceğim.Biliyorum ki ileride bütün kurallar değişecek.Kaleciler mesela bireysel olacak hangi takım çok para verdiyse onun  için oynayacak.Bu durum uygulanmaya başladı bile o ayrı.
Neyse devam edelim.
Her insana hissettirdiği duygu aynı olmasa da  futbol bir takım tutmayı yenilmeyi, yenmeyi, desteklemeyi,desteklenmeyi tek yürek olmayı öğretir özünde.
Dünya üzerinde ideolojilerin bile yapamadığını yapar çoğu zaman.Düşman milletleri biraraya getiren bir spordan bahsediyoruz.
En masum duygularla ortaya çıkmış zevkten zorunluluğa doğru uzanan hüzünlü bir öykü...
Kendimi sadece tiyatro salonunda ve futbol maçlarında tıklım tıklım dolu bir stadyumda masum hissedebiliyorum " demiş Albert Camus.

"Futbol, birçok insanın ona inanmasıyla ve entelektüellerin ona kuşkuyla yaklaşmasıyla tanrı'ya benzer." demiş Eduardo Galeano.
Endonezya. Batı Java bölgesi
Yaşlısını gencini,fakiri zengini,cahili akıllıyı,milyonlarca insanı tek yürek yapmasından,tuttuğu takım şampiyonluğu kaybettiğinde yaşına başına aldırmadan hüngür hüngür ağlayan insanlardan,buz gibi soğukta statlara gidip,takımları için sesleri kısılan ve bekledikleri tek karşılık galibiyet olan o futbolu seven yüreklerden,kollektif sevinc yasamanın, bireysel mutluluklarin çok ötesinde olduğunu anlayanlardan,işin içine kitle kültürünü,reklam gelirlerini, televizyon kârını ve kişisel çıkarları katmadan,edebiyatı kullanarak saatlerce bahsetmek isterdim futboldan.Takımın yenildiğinde dünyanın en mutsuz insanı oluşlarımdan,atılan bir golle ordan oraya zıplayıp manasızca sırıttığım zamanlardan, ancak başlığımdan da anlaşıldığı gibi artık futbola eğlenceli ve masum bir spor dalı olarak bakamıyorum.Futbola karşı,tuttuğum takıma karşı heyecanımı böylesine yitirmek hüzünlü.Keşke bir şeylerin farkına varamamış olsaydım hala.


  Futbolun mayalıların icat ettikleri bir oyun olduğunu okudum.
Kauçuktan yapılma bir top ile oynanıyormuş oyun.
 Kaybeden takımın kaptanı, kazanan takımın kaptanının kafasını kesiyormuş zira maya inancına göre oyunu kazanan direkt cennete hak kazanıyormuş.
Düşündüm de gittikçe ilk çağlara dönüyoruz sanırım.
O zaman futbol için kan dökülürken şimdi de dökülmüyor değil.
Şimdi kanın rengi değişmiş. sarı lacivert ,siyah beyaz falan..
Mağlup takımın taraftarları,kazanan takımın taraflarlarını günah çıkarırcasına güzelce linç ettikten sonra,cennete gitmeye hak kazanmış gibi mutlu oluyorlar.
Bu yüzden modern çağın meydan savaşı demekte sakınca görmüyorum.
Oyun ve savaş arasındaki çizgi silikleşiyor artık çünkü...

İnsanların elini attığı çoğu şeyi kuruttuğu gibi,futbolda kendine düşen payı alıyor.Futbol adı altında dünyada trilyonlar dönüyor.
Çok parası olanlar canları isteyince legal yollardan futbola yatırım yapıyor,onu bunu satın alıyor ve bazı kişiliksiz adamlar kendilerini bu oyun için satıyor.Bizde oyunlarına alet olup takımımız için canımızı vermekten bahsediyoruz,formalarımızı giyip maçlara gidip sonucu belli maçlar için heyecanlanıyoruz,uyutuluyoruz yazık ki ne yazık.
Sırf tuttuğu takıma destek verdiğini sandığı için başkalarına sebepli sebepsiz ana avrat söven insanlar ortaya çıkıyor.
Futbol bizi günden güne bölünmeye doğru götürüyor.
Birbirlerimize sebebsizce,nefret dolu yazılar yazan,ağız dolusu küfürler eden insanlara dönüşüyoruz.
Bu nefret dolu ruh haline büründürüyor futbol bizi...
Birbirlerini tanımayan insanların,birbirlerine sadece fenerli, beşiktaşlı, galatasaraylı diye nefret duymaktan görüş alanları günden güne kapanıyor.Parça parça oluyoruz ve parçaları yok etmek bir bütünü yok etmekten her zaman daha kolaydır.
"Küfür ettim rahatladım"mantığıyla fanatiklik,holiganlık iyi bir şey olarak lanse ediliyor.Futbol artık haddini aşıyor.Ben tahammül edemiyorum artık salak yerine konulmaya..Kimse de çıkıp futbol kardeşliktir,barıştır demiyor artık...
"Beyne en uzak uzuvlarla yapılır futbol" lafını birileri bizim için saman altından kullanıyor.
Şuan da karnını futboldan doyuran milyonlarca insan var.
Hayatlarının ve varoluşlarının tek sebebi tuttukları takım olan insanlar tanıyorum.İşte bu insanları kendi oyunlarına alet edenlere yazıklar olsun...
Evet futbol erkek işidir.Elimin hamuruyla karışmamalıydım belki de bu işe.Ben küçükken,mahallenin çocuklarıyla yaptığım futbol maçlarını saymazsak hiç futbol oynamadım.En fazla evin koridorunda abimle maç ettim.Fifa 99 oynadım zamanında beceriksizce. Ama seviyorum işte bu erkek oyununu.
Şu fotoğraftaki insanları tanımam etmem ama hepsini çok seviyorum yinede.

Bu takımın amblemini gördüğüm her nesneye şevkat gösteriyorum ben.
Futbolun ve bu takımın değişik bir efsunu var çünkü benim için.
Bu takım bu sene şampiyon olduğunda dünyalar benim oldu.Binlerce insan gibi bende günlerce sevindim.
En yakın arkadaşlarımla tartıştım,savundum.Şampiyon olacağımızın başından beri belli olduğuna ikna olduğumda ise üzülmedim.
Ya da bu takımı tuttuğum için pişman olmadım.Alınan galibiyetlere sahte damgası vurulsa da benim yaşadığım sevinçler gerçekti.Alex'in samimiyetine,Gökhan'ın yüreğine, Lugano'nun terine inandım çünkü ben.E ne oldu en fazla üç beş insan mutluluğumla dalga geçti.O insanlara kırılmadım ben.İçimdeki sevinci buruklaştıran,binlerce insanın mutluluğunu,futbolcuların alın terini parayla satın alabiliceğini sanan kötü adamlara kırgınım sadece.
Hala fenerbahçeliyim.Takım değiştirilmez bu yaştan sonra.Ancak takımımın maçlarını şüphe içinde izlemektense,deplasmanlarda yuhlanan,endişeli futbolcuları görmektense,hala pis adamlar tarafından ayakta uyutulmaktansa ,futbol artık masumiyetini kaybetmişse eğer ben artık futbolu
 s e v m i y o r u m ve taraftar cephesinde olduğum bu savaşta, pes ediyorum.

  İki takim seyircisinin karisik oturacaklari gün gelirse,irkçiliktan, şikeden,bahis skandallarindan,şiddetten,bölücülükten arinirsa günün birinde futbol,bütün kirli adamlar futbol üzerinden ellerini çekerse,futbol savaş halinden çıkıp spor haline dönüşürse belki tekrar izlerim kim bilir.
Ancak o güne kadar sadece sokak aralarında mahalle maçı yapan sümüklü çocukları izleyeceğim...Arada bir Messi'yi belki.Zaten ben izlemesem bir şey kaybetmez futbol sahteliğinden.


Bir kadın gözüyle yazdığım bu yazıya tahammül edip sonuna kadar okuyabilenlere teşekkürler...
Bahsettiğim,mango içerikli ofsayt anlatımı

Yorumlar

  1. Bu yazı kesinlike bir kadın gözüyle yazılmamış.herkesin fakettiği gerçekleri sadece kelimelere dökmüşsün ki çokta iyi olmuş...
    bende küçükken izlerdim bazen oynardım ama..:)babam bunun en açık örneği sanki koyu bir galatasaraylı..zavallı beni hep maçlara götürürdü bende onun yaptığı hareketleri yapardım.aksam sesimiz kısık eve gelirdik..

    şu kafa kesme olayı ilginç ve acımassızmış.ben maçı evrensel bir dil gibi görüyordum.devletlerin birbirini yaknlaştıran,mutluluğun ve hüzünün bir arada olması gibi..insan yaşlandıkça doğduğu zamana dönermiş ya futbolda böyle oldu daha kelle kesmesekte, saflığından uzaklaştı.para konustu.

    benim takımım bir hata yapsa kesinlike arkasında durmazdım.insanın kendini bukadar paralamasına gerek yok ki.

    YanıtlaSil
  2. Mango içerikli ofsayt anlatımına bayıldım ya :D

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırmızı Baladlar

                     Ben, kendine dokunan ve kendiyle çoğalan her aşka kalbini veren kadın ... Doğru muydu hayaletlerin her kaybedişi görünür kıldığı...  Bu odada ve bu sonsuzlukta nasıl çılgınca dileniyorum hayatı!...  Eğer  yağmur  yağınca içeri gireceksen seninle gitmem uzak ülkelere.  Ya da gölgelerine sığınan evimde yeşermeye çalışan canlı bir kaktüsü şımartırken,  rüzgara eğimli bir mektup düşürmezsen  penceremden ; seninle yaşayamam aşkı.  Öylesine zor bir uyku şimdi seni düşünmek.  Sarılışlarıma yanıt olarak içebilir misin gözyaşlarımı...  Ama dur!...  Tenin sıcaklığında kaderime bulaşacak bir iz bırakacaksan;  dur ve yalnız ürpertisini yolla gerçeğin...  Belki de sana gelmek yerine saçlarımı boyatmalıydım .  Bir  şiir  bırakmak için, tıpkı o şarkıda olduğu gibi; sadece beni  sev   diye... İnan adaletli değil hiçbir alışveriş....

Var Olmak

Düşünmekle hiç bir şeyi var edemezsin... Yazacağım  basit şeyler zaten vardır.    Tamamı basit, daha önce söylenmiş veya yazılmış olabilir hatta bunların hepsi bile olabilir. Herşeyi basite indirgemekle kolaya kaçarsın ve meselelerden uzaklaşırsın. Basit düşünebilmek en güzel başlangıcımdır. Başlangıçlarla aram çok iyidir. Bir başlangıç yapmaya çabalarım. Yol aldıysam ise başladığım noktaya ışık hızıyla dönerim. Sonlara hiç varamamak için çok çalıştım ve var olmak... Güneş sabahları doğudan doğar. İnsanlar sabahları uyanırlar. İşe giderler. Çalışmak vardır. Ayakkabı giyerler bazen siyah bazen kahverengi. Bazen beyaz, bazen kırmızı arabalara binerler bazende mavi ayakkabı giyerler. Trafik vardır. Hava vardır. Su vardır tabi. Bazen yağmur yağar ya da kar. Kış vardır karanlık ve ışıksız. Kışları hava erken kararır. Evlere gidilir. Sıcacık çorbalar içilir, Şeftali yenir. İnsanlar çizgili ya da başka desenli kumaşlardan pjamalarını giyerler. Masallar vardır. Pikniğe g...

Tuttum Bir Şiir Yazdım

Tertemiz bir kağıdı sözcüklerle karalamak kolaydır da, Mürekkebine gözyaşlarını katık edip şiir ile aydınlatmaktır zor olan Asi dir sözcükler toparlayamazsın kimi zaman, ancak bir düş düşer aklına şiir oluverir yinede… Sözcükler bile anlamlarını ararken ben tuttum sana şiir yazdım dua eden çocuk gibi içten…. Şiirim dua oldu, Çocukların duaları yanıtsız kalmazdı,benim şiirim sensiz kalmadı Tuttum sana şiir yazdım,sonra oturdum dua ettim Dua yazdım şiir oldu,şiir ettim dua… Duasından uyandı çocuk,şiirimle uyudu… Yeni güne uyanmak nasıl zor ise,senin uykuna şiir olmak öyle kolaydı, Aslında sen uyurken şiir kolay,şiir zorken senin uyanman olasıydı Ben sana tuttum şiir yazdım,sözcüklerim öyküye kaçtı, Sonra kahramanlarım öyküden kaçtı,öykü şiir olarak kaldı Sözcükler şiir olurdu da, Şiir, şiir olmaktan sıkılır sen olurdu Senin güzelliğinin şiir olması kolaydı da,seni sana şiirle anlatmak zordu Bir bahar melteminin, mayısın en güneşli gününde bir şiir o...