Ana içeriğe atla

Ah Benim Uslanmaz Yanım



Her şeyi göze alarak çıktığımız yolculuklarda hatalarımız ne zaman acıtmaya başlar  canımızı...?
Bıkmadan, usanmadan, her seferinde hayata kaldığımız yerden devam  edebilmişken üstelik;  hangi  fısıltı  içimizi sızlatır...?
Bir şeyleri  sorgulamadan kabul  etmeyi kendimize yasakladığımız bu çağda,  geçmişi sorgulamadan, hataları  göz ardı ederek sessizce kabul edebilmek  ve devam edebilmek yolumuza  kolay  olabilir mi hiç...?
Bunca zaman una bulanıpta ne ekmek ne degirmenci  olamamak yazgısımı bazı insanların...?
Ama yine de hangi şair susturabilmiş içinden gelen sesleri ya da kim bakabilmiş ki gerçekten içine...?
Kim kurtulabilmiş büyük fırtınalardan yorulmadan, direkleri kırılmadan, yelkenleri yırtılmadan...?
Önce bir şeyleri kırıp, sonra tamir etmeye uğraşma çabamızdan mı ibaret yoksa hayat...?
Hatalarımız, sırf pişmanlık acısını yaşayabilelim diye bile bile yaptıklarımız mı...?
Bu kadar acımasızca mı davranıyoruz kendimize sahi...?
Yaşlanmak, gençliğimizi özlemek ve pişman olmak için mi var yalnızca...?
Terkedip gidenler sırf onları özleyelim diye mi gidiyorlar yoksa...?
Uğruna çok ugraştığımız ama 'işte sonunda istediğim gibi oldu' diyemediğimiz ne varsa çıkıp gelecek mi bir gün ansızın...?
Hani o bir daha asla dönmeyeceğini bildiğimiz adama, yıllardır bir öğle vakti okul çıkışında, o okul boşalıp tek bir ışık kalmayana dek onu beklediğimizi söyleyebilecek miyiz?
Çocukluğumuzu terk edip, sırf uslanmak için büyüdüğümüz zaman büyüdüğümüze bin pişmanken, aynalarda kendimize "uslan artık" bakışımı atacağız hala...?
Kim büyütebilir ki kendini unutkanlıkla...?
Zamanın olgunlaştırdığını düşünürken aslında eskittiğini fark edemeyecek mi hiç kimse...?
Kayıplara üzülmekten ne zaman vazgeçtik biz...?
Yerine koyabilmeyi öğrenmek; neyi nasıl  ve niçin kaybettiğimizi de unutturuyor mu?
Sevdayı kanatlarında taşıyan kuşlar ne zamandan beri bizden uzakta yaşamaya başladılar...?
En sevdiğimiz filmler neden yalanlarla, aldanışlarla dolu...?
Bir varmış bir yokmuş
Sonra büyümüş
Olmuş
Olgunlaşmış
Düşmüş
Yenmiş
Yenilmiş
ve Bitmiş 
den mi ibaret bütün insan hikayeleri...?
Peki ya
Yazılmış, söylenmiş hangi sözcük yerini tutabilmiş kocaman bir "Ah"ın...

Bir pazar sabahı ansızın hemde, öncesinde ki diğer fısıltılar gibi kulağıma fısıldadı Zülfü Livaneli...
Yazarken yine ne  çok değiştirdim kelimelerimi; en uygunu bulayım diye, ağzımda en az çiğnediklerimi yazayım diye.
Olmayı istediğim ama dışarıdan baktığımdımda kendime yakıştıramadığım kadını gördüm aynada.
Dualar geçti sonra içimden; kötüyü ve kötüleşmeyi kendimden uzaklaştırmayı dileyen...
Darmadağın gözükürken içim, içimdeki vicdan tartısının ayarının bozulduğunu düşünürken birileri ve bilmezken aslında onun bana ödettiği kefaleti ben bu şarkıyı dinliyordum işte.
Ve kimsenin duyamayacağı sessizlikte kendime fısıldıyordum; 
"Sus artık uslandır beni" diye...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırmızı Baladlar

                     Ben, kendine dokunan ve kendiyle çoğalan her aşka kalbini veren kadın ... Doğru muydu hayaletlerin her kaybedişi görünür kıldığı...  Bu odada ve bu sonsuzlukta nasıl çılgınca dileniyorum hayatı!...  Eğer  yağmur  yağınca içeri gireceksen seninle gitmem uzak ülkelere.  Ya da gölgelerine sığınan evimde yeşermeye çalışan canlı bir kaktüsü şımartırken,  rüzgara eğimli bir mektup düşürmezsen  penceremden ; seninle yaşayamam aşkı.  Öylesine zor bir uyku şimdi seni düşünmek.  Sarılışlarıma yanıt olarak içebilir misin gözyaşlarımı...  Ama dur!...  Tenin sıcaklığında kaderime bulaşacak bir iz bırakacaksan;  dur ve yalnız ürpertisini yolla gerçeğin...  Belki de sana gelmek yerine saçlarımı boyatmalıydım .  Bir  şiir  bırakmak için, tıpkı o şarkıda olduğu gibi; sadece beni  sev   diye... İnan adaletli değil hiçbir alışveriş....

Var Olmak

Düşünmekle hiç bir şeyi var edemezsin... Yazacağım  basit şeyler zaten vardır.    Tamamı basit, daha önce söylenmiş veya yazılmış olabilir hatta bunların hepsi bile olabilir. Herşeyi basite indirgemekle kolaya kaçarsın ve meselelerden uzaklaşırsın. Basit düşünebilmek en güzel başlangıcımdır. Başlangıçlarla aram çok iyidir. Bir başlangıç yapmaya çabalarım. Yol aldıysam ise başladığım noktaya ışık hızıyla dönerim. Sonlara hiç varamamak için çok çalıştım ve var olmak... Güneş sabahları doğudan doğar. İnsanlar sabahları uyanırlar. İşe giderler. Çalışmak vardır. Ayakkabı giyerler bazen siyah bazen kahverengi. Bazen beyaz, bazen kırmızı arabalara binerler bazende mavi ayakkabı giyerler. Trafik vardır. Hava vardır. Su vardır tabi. Bazen yağmur yağar ya da kar. Kış vardır karanlık ve ışıksız. Kışları hava erken kararır. Evlere gidilir. Sıcacık çorbalar içilir, Şeftali yenir. İnsanlar çizgili ya da başka desenli kumaşlardan pjamalarını giyerler. Masallar vardır. Pikniğe g...

Tuttum Bir Şiir Yazdım

Tertemiz bir kağıdı sözcüklerle karalamak kolaydır da, Mürekkebine gözyaşlarını katık edip şiir ile aydınlatmaktır zor olan Asi dir sözcükler toparlayamazsın kimi zaman, ancak bir düş düşer aklına şiir oluverir yinede… Sözcükler bile anlamlarını ararken ben tuttum sana şiir yazdım dua eden çocuk gibi içten…. Şiirim dua oldu, Çocukların duaları yanıtsız kalmazdı,benim şiirim sensiz kalmadı Tuttum sana şiir yazdım,sonra oturdum dua ettim Dua yazdım şiir oldu,şiir ettim dua… Duasından uyandı çocuk,şiirimle uyudu… Yeni güne uyanmak nasıl zor ise,senin uykuna şiir olmak öyle kolaydı, Aslında sen uyurken şiir kolay,şiir zorken senin uyanman olasıydı Ben sana tuttum şiir yazdım,sözcüklerim öyküye kaçtı, Sonra kahramanlarım öyküden kaçtı,öykü şiir olarak kaldı Sözcükler şiir olurdu da, Şiir, şiir olmaktan sıkılır sen olurdu Senin güzelliğinin şiir olması kolaydı da,seni sana şiirle anlatmak zordu Bir bahar melteminin, mayısın en güneşli gününde bir şiir o...