Ana içeriğe atla

Reyhanlı,Türkiye/ 11.05.2013



Sabah uyandığımda ne buruk gün dedim, anneme sarıldım sıkı sıkı
Her şey yolunda görünüyordu oysa sokakta, caddelerde, insanların yüzünde
Hani biz yolda ölmüş bir kuş görsek, arabadan inip de, onu birileri ezmesin diye alıp o kuşu bir yere itina ile gömen insanlar değil miydik? 
Sahi ne oldu herkese? 
Ne oldu da, Hatay Reyhanlı’da bir hiç uğruna, bombalı saldırılarda hayatını kaybeden 46 suçsuz ve sivil “insan”ımızın, 29’u ağır 100’ü aşkın yaralı “insan”ımızın 
yasını  hiç değilse 1 gün tutabilmek yerine, 
gün boyunca futbol fanatizmi yapar olduk? 
Bu saldırılarda paramparça olan 735 iş yeri,121 konut,ve 62 araçtan 
biri de bizlerin değil diye mi? 
O bombalar, anneler gününde annemizi bizden almadığı için mi? 
O bombalar, gelipte derbi maçın oynandığı stadyumun en kalabalık yerinde patlamadı ve örneğin sevgilimizi,kardeşimizi,kolumuzu, bacağımızı kaybetmedik diye mi?
Bugünümüzü kırık cam parçaları temizlemek, hastanelerde dolaşmak, polislere ifade vermekle geçirmediğimiz için mi?
Hani gitmesekte görmesekte oralar bizimdi? 
O bombalardan biri de bize isabet etmedi diye mi 1gün bile dayanamıyoruz bu halkın yasını tutmaya, acısını paylaşmaya, hep birlikte dik bir duruş sergilemeye? 
Sadece bir saat boyunca bile, maç sevinci yerine şu bombalı saldırılara dair, bunun sorumlularının acilen hesap  verip öz eleştiri yapmaları için, yetkilileri halk olarak uyarmak için sokakları niçin kapatamıyor, meydanları niçin dolduramıyoruz biz? 
Ya da hiç değilse, klavyenin birkaç tuşuna neden basamıyoruz?
Elden ne gelir ki diye diye mi bu hale geldik biz?
Sahi biz ne ara bu kadar zalim, bu kadar vurdumduymaz, bu kadar boş beyinli olduk? Bombalar değil ama, bu durum paramparça ediyor eder bu ülkeyi. 
Galiba zaten paramparça olmuşuz çoktan, 
Her yerde her an paramparça bölünmüş, ayrışmış, tek yürek olamamış tepki verememiş soru soramamış şüphesini ve üzüntüsünü dile getirememiş, dağılmış…
Bu gece tuttuğunuz takım, dünyanın en güzel golünü atsa, dünyanın en önemli kupasını kaldırsa, en önemli futbolcusunu transfer etse bile, bu gece her yer Hatay Reyhanlı…Olmalıydı.
Hiç değilse bir gün bir dakika, dilimizin ucunda, aklımızın köşesinde, kalbimizin ortasında…
Masum insanların ölüm haberleriyle büyüdük biz
Ne ilk ne son olacak bu biliyorum.
Daha çok yürekler yanacak biliyorum.
Savaşlar kazanacak birileri
ama biz günden güne
"insan"lık savaşını 
Kaydeceğiz
...
...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …

La fille sur le pont

    "kötü yollar yoktur, kötü rastlantılar vardır." Size bir film anlataca ğ ım. Hakkında saatlerce konu ş ulabilecek,sayfalarca yazı yazılabilecek, gerçek gibi ve bir o kadar masalsı bir film.    Fransız filmleriyle ilk tanı ş mam her genç kız gibi, Audrey Tautou yani nam-ı de ğ er Amélie sayesinde olmu ş tu ve sonra Fransız sinemasını sadece Amélie’den ve Alain D elon'dan ibaret sanmamak için o gün bugün hala izlemekten vazgeçemedim.  O dura ğ an halleri,  Fransızcanın  insanı alıp götürmesi,  mutlu  son, e ğ lendirme, sürükleyicilik gibi kaygılar ta ş ımaması,abartıdan uzak yalın  senaryolar  ve oyunculuklarda eklenince en sevdi ğ im filmleri yapan millet olup çıktılar.   İş te  s enaryosunu Serge Frydman ’in yazdığı,  yönetmenli ğ ini  Patrice Leconte ’nin yaptı ğ ı, 1999 yapımlı,  Vanessa Paradis( Adele)  ve  Daniel Auteuil (Gabor)  isimli fransiz oyuncular...

Kuş Koysunlar Yoluna

"Öyle  güzelsin  ki  ku ş  koysunlar  yoluna" Bir  karga  bir  kediyi  öldüresiye  bir  oyuna  davet  ediyordu. Hep böyle mi bu? Bir   ş eyden kaçıyorum bir   ş eyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerle ş emiyorum, kendimi bir yer  edinemiyorum,  kendime bir  yer... Kafatasımın içini,  bir  küçük  huzur  adına  aynalarla kaplattım, ölü ben’im  kendini  izlesin  her yandan,  o  tuhaf  sır  içinden! Pani ğ ini  kukla yapmı ş  hasta  bir  çocu ğ um  ben. Oyunca ğ ı  panik  olan  sayın yalnızlık  kendi  kendine nasıl da e ğ lenir. Niye izin vermiyorsun yoluna ku ş konmasına niye  izin  vermiyorum  yoluma  ku ş  konmasına niye  kimseler  izin  vermez  yollarıma  ku ş  konmasına? "Öyle güz...