Ana içeriğe atla

MeçhuL



   Herşey de neden aramak saçmadır bazen.düşünceler  dönüşemez ya hani sözcüklere.
ansızın gelir ya acılar nedensiz sebepsiz...
Ağlarsın mesela,neye neden diye sormazsın sadece süzülür birkaç damla zaten yoktur nedeni...Anlamaz insanlar anlatamazsın oysa gözlerime baktığımda ben anlarım.
  İsterim ki yalnız bana ait birşeyler olmalı, huzur dolaşmalı kanımda ve içimde mutluluk kaynağı olmalı.gizlemekten yorulduğumda patlamalı volkan gibi şiddetli bir o kadar da sakince..sonra toparlanmalı kaldığı yerden acılar ve tekrar tekrar...
  Ben hep giderim aslında kaçarım kendimden ustalıkla, kendim olmaktan cıkarım böylece umut edip bekleyen biri yerine yepyeni bir hayata başlamak için umuda ihtiyacı olmayan bir beden oluveririm ve o zamanlar hiçbir ayrılık hiçbir kopuş düşünülemez.ama işte o zaman doğru düşünürüm başkalarıyla birlikte ve onlar için düşünürüm.
Yazmak için kaçma mecburiyetindeyim.
kavuşmalar ve sonrasında ayrılıklar hangi şairin kaleminden geçmedi?
Kim acı çekmedi bu yüzden?
Kim hayalini kurmadı sevgilinin saclarını oksayıp yanağına buse kondurduğu bahar sabahının hayalini...
Kavuşabilmek için göze alındı terkedilmek bir çok kez.Ne hazin! 
Kahkalar çınlatmakta her köşe başını ama kafalarda soru işaretleri hiç mi olmadı..?
insanların  küçük geldiği oluyor bazen bana bütün sesler çirkin geliyor kulaklarımı açık bıraktığımda görmeden duymadan kuşkularla acılarla yaşamak uçurumların kenarında yüzüne çarpan bir esinti gibi geliyor.
Yalnızlık bir çok olup anlaşılamaktan ve anlayamamaktan çok daha güzel..kendini anlayamasa da insan kırılamıyor işte. Kaybetme korkusu kıskanclık can sıkıntısından korusa da günden güne güçsüzleştiriyor işte.Aslında şöyle bir konu vardı her bakışta gördüğümüz kendi bakısımızdı.acılarımızı başkalarının yüzlerine hapsedip sonra onların sanıyorduk.duyduğumuz uğultular cızırtılar kendi sesimizdi.ve ben artık pencerelerdenn taşan kahkalardan başka bir şey duyamıyorum onlarında bana ait olmadığı apaçık...
  Ona rastlağımda içimde yeni kapanmaya çalısan bir yara vardı.Rastladığımda yorgundum zaten beklemiyor ve umut etmiyordum sevebilirim diyor ve bekliyordum sadece ama sen olmayan hiçbir şeye tahammülüm yoktu aslında ağzıma kadar seninle doluydum.gerçek vuslattı delirmekten delicesine korkuyordum.Keske parçalara ayırabiliceğim kadar büyük bir kalbim olsaydı der dururdum.çok yalnızdım ve daima seninleydim.Ve hayatla benim aramda sen ne çekildin yolumdan ne de sana gelmeme izin verdin.fark ettim de korkunç bir hayal kırıklığı bu; bunca sene senin için yaşamak ve içimde tanımakta zorlandığım ben buna rağmen huşu içinde ''İçimde yanan ışık daha ne kadar yanabilicek?'' bunca alakasız sözcük bir araya gelip ne anlatabilicek üstelik sunu biliyorum ki ben Tanrı gibi birçok kalpte yasamak değil tek bir kalpte yaşamak istiyorum sonsuza dek...
                                        Yeniden sevmeyi öğrenebilir miyim acaba usulca...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …

La fille sur le pont

    "kötü yollar yoktur, kötü rastlantılar vardır." Size bir film anlataca ğ ım. Hakkında saatlerce konu ş ulabilecek,sayfalarca yazı yazılabilecek, gerçek gibi ve bir o kadar masalsı bir film.    Fransız filmleriyle ilk tanı ş mam her genç kız gibi, Audrey Tautou yani nam-ı de ğ er Amélie sayesinde olmu ş tu ve sonra Fransız sinemasını sadece Amélie’den ve Alain D elon'dan ibaret sanmamak için o gün bugün hala izlemekten vazgeçemedim.  O dura ğ an halleri,  Fransızcanın  insanı alıp götürmesi,  mutlu  son, e ğ lendirme, sürükleyicilik gibi kaygılar ta ş ımaması,abartıdan uzak yalın  senaryolar  ve oyunculuklarda eklenince en sevdi ğ im filmleri yapan millet olup çıktılar.   İş te  s enaryosunu Serge Frydman ’in yazdığı,  yönetmenli ğ ini  Patrice Leconte ’nin yaptı ğ ı, 1999 yapımlı,  Vanessa Paradis( Adele)  ve  Daniel Auteuil (Gabor)  isimli fransiz oyuncular...

Kuş Koysunlar Yoluna

"Öyle  güzelsin  ki  ku ş  koysunlar  yoluna" Bir  karga  bir  kediyi  öldüresiye  bir  oyuna  davet  ediyordu. Hep böyle mi bu? Bir   ş eyden kaçıyorum bir   ş eyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerle ş emiyorum, kendimi bir yer  edinemiyorum,  kendime bir  yer... Kafatasımın içini,  bir  küçük  huzur  adına  aynalarla kaplattım, ölü ben’im  kendini  izlesin  her yandan,  o  tuhaf  sır  içinden! Pani ğ ini  kukla yapmı ş  hasta  bir  çocu ğ um  ben. Oyunca ğ ı  panik  olan  sayın yalnızlık  kendi  kendine nasıl da e ğ lenir. Niye izin vermiyorsun yoluna ku ş konmasına niye  izin  vermiyorum  yoluma  ku ş  konmasına niye  kimseler  izin  vermez  yollarıma  ku ş  konmasına? "Öyle güz...