Ana içeriğe atla

Somalili Çocuğa Mektup...


 Sen...Bedeni küçücük, yüreği dünyalardan büyük çocuk!
Utanıyorum...
Dört bir yanda dünya kardeşliği üzerine nutuklar atarken,
sana kardeşim demeye utanıyorum.
Korkuyorum gözlerine bakmaya.
Hayattaki herşey sıradanlaşıveriyor seni düşündüğümde.
Uzun ve süslü cümlelerle ölümden bahsederken ben,
zamansız yolculuğunla ölümün "aniden"liğini çarpıveriyorsun yüzüme.
Sen cılız bedeninle haykırırken "bir damla su" diye ve geçerken zaman, 
ben cümleler kurarken habire duymuyorum bile seni.
Ne umutlarla açtın gözlerini dünyaya.Üstelik senin suçun değildi doğmak.
Doğmak suç bile değildi de yaşamana izin vermedi yinede kurak topraklar.


Çocuk bakma öyle kara kara!
Yüreğimin karanlığını görüyorum gözlerinde.
Rahatımı neden bozarsın ki çocuk...? 
Neden hatırlattın bana aç gözlülüğümü,bencilliğimi,vurdumduymazlığımı ve sevgisizliğimi...
Sessizce öl bir köşede dedik sana bakmasaydın ya böyle...
Sansaydım ki bütün çocuklar şikayet ediyor benim gibi sebze yemeklerinden,
Sansaydım ki dar geliyor odaları ve oyuncaksız büyüyemez bir çocuk.
Yediği yiyecekler çürütmesin diye dişlerini fırçalarken mızmızlanır her gece.
Ben düşünürdüm ki karnı tıka basa tokken istediği şekeri almadı annesi diye 
ağlar bir çocuk yalnızca.
Ama sen karnın tıka basa açken gözünden bir damla yaş bile dökmediğin zamanları neden hatırlattın bana şimdi?
Sana çocuk demeye varmıyor dilim.
Lakin çocuk kalacaksın hep büyümez ya ölü çocuklar!
Annenin cılız memesinden bir damla süt içmemişsin sen.
İlk sözcüğün anne,baba değil "su"ydu belkide.
Oyuncakların,arkadaşların,mavi veya pembe odan olmamış senin.
Şımarıklığın,isteklerin hep yarım bırakılmış
Masallara inanırken biz, kocaman pastadan evlerin gerçekliğini düşürken sana eksik ve gülünç gelmiş o masallar.
Şimdi sana ve bana ikimize de çocuk denebilir mi söylesene?
Bana bir bakışınla çok şey öğrettin sen Çocuk!
Bir dokunuşla yanaklarını al al yapabilsem keşke...
Yüreğine su  serpebilsem,sana umut sarkıları öğretsem,çaresiz kalışlarında hiç içine akmasa gözyaşların...
İnan bana iyi olan tek şey hayatta kalabilmek değil...
Hatta hayatta kalmak çok daha zor küçücüğüm.
İnan bana yüreğim senin yanında ve dedim ya çok şey öğrettin bana.

İleride doğacak çocuğuma gözlerim dolu dolu seni anlatacağım.
Herşeyden önce bir dilim ekmek için şükretmesini öğreteceğim 
ve değiştireceğim bütün masalları.
Hanselin ekmek kırıntıları benim için sadece bir ayrıntıyken senin hayallerini süsler bilirim!
İşte bu yüzden onun ekmek kırıntılarını öylece yerlere saçmasına izin vermeyeceğim.
Pamuk prensesin yediği elmayı düşündükçe ürkerdim ya ben, 
sense ölüm için ne kadarda muhteşem bir yol diye düşünürsün bilirim.
O yüzden koskocaman bir elma yiyerek ölmek olmayacak benim masalım da.
Elmalar hiç zehirli olmayacak.

Ah be çocuk bu adaletsizlik yatmıyor hiç kafama;
Masallar bittiğinde uykuya dalarken ben ve üzerimi örterken annem, sen sonsuz uykuya dalıyorsun 
ve annen gözlerini kapatıp üzerinii toprakla örtüyor!
Ve ben kafamda saçma sapan dünya meseleleriyle uğraşırken,sen yaşamak için uğraşıyorsun.
Ben borsada para kaybederken,sen hayatını kaybediyorsun...
Ben her sabah yatakta gözlerimi açıp tatlı bir rehavetle yastığın soğuk yanını çevirken 
yahut sıcaktan iyi uyuyamadığımdan şikayet ederken, 
seni cehennem kadar sıcak bir cukura koyup üzerini örtüyorlar.
Ben üzerime çöken rehavetten sıyrılmak için ılık duşun altında şarkılar söylerken, 
sen günlerdir içecek bir damla su bulamadığın için kurumuş dudaklarınla son nefesini veriyorsun.
Ben evde pırasa var diye dışarıda bir kafede ton balıklı salata yerken,
 sen aylardır ağzına bir lokma ekmek koyamadığın için ölüyorsun.
Kızıyorsun belki de bana,bize.Haklısın çocuk...
Dilimiz,dinimiz,ırkımız,rengimiz farklı diye mi paylaşmadık senin acını?
Oysa hepimiz insandık ve aynıydı gözyaşlarımızın tadı 
Gel gör ki biz,karınlarımız tok olduğu halde bile insan olmayı beceremedik...
Bencillik sarmış dört bir yanımızı ne çare.
Dua et bize çocuk...
Gittiğin yerden(cennetten) bize dua et!

Ah be çocuk ölümü yendin sen korkumuyorsun bile ölümden.Meleksin sen henüz.
Sonsuz hayata göç ediyorsun inan daha güzel.
Biz ki kaptırmışız kendimizi dünyaya ödümüz kopuyor ölmekten.
Karnımız doysun diye birbirimizi bile öldürmekten çekinmiyoruz baksana.
Sen hiçbirşey kaybetmedin küçüğüm,her geçen gün biz kaybediyoruz...
Sen bedeninin açlığından ölürken onurla,
Biz ruhumuzun açlığından,insan olamamanın ayıbından,kötülüklerden,savaşlardan zaten her geçen 
ÖLÜYORUZ...

Şimdi sana, amaçsız yere pop starlara, şarkı yarışmalarına, oyunculuk yarışmalarına attığın mesajlardan birini Afrikalı Çocuklar için at desem üşeneçeksin biliyorum...
Biliyorum erteleyeceksin.sen onları erteledikçe 6 dakikada biri toprak oluyor
Sen en sevdiğin şarkıyı dinlerken 1'i
dişini fırcalarken 2'si
bir bardak kahve içerken 3'ü
bu yazıyı okurken 6'si
dizi seyrederken 15'i
ÖLÜYOR...

afrika yaz 5601 - (diyanet)
afrika yaz 2868 - (kızılay)
afrika yaz 3072 - (ihh)

aclik yaz 5777 - (kimse yok mu?)

Yorumlar

  1. keşke herkes bir şeyler yapsa değil mi...
    ve tabii keşke denecek daha binlercesi var...
    yazı için hem tebrik hem teşekkür ederim. zira kimsenin umrunda değil.

    YanıtlaSil
  2. Keske şu fotograflara baktığında insanlar,sizin benim gibi yürekleri sızlayabilse...Bireysel bir duyarlılıkla kurtaramayız elbet onları ancak bizimde elimizden gelen bu yazmak,düşündürmek...Duyarlılığınız için ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gözyaşlarımızın Tadı Aynı...

  İki kadın ağlıyor şimdi kuytu köşelerinde benliklerinin..Aslında hep ağlayan iki kadın kimi zaman gözyaşlarıyla kimi zaman içten içe.hep yanarak hep eksiklerle.Aynı bedende dokuz ay yaşamıış iki kadın...Biri gerçekten eksik diğeri eksik olmadığı halde bosluklar yaratıp eksik olma çabasında.   Ağlıyorlar çünkü sarılamıyorlar birbirlerine bir sarılsalar şöyle eskisi gibi, hani o ilk karşılaşmalarındaki gibi hafifleyecek acıları merhem olacaklar birbirlerine...   Sadece susuyorlar yada sözcüklerini yalnızca birbirlerini incitecek cümlelerde kullanıyorlar...Nasıl da benziyorlar bir o kadar da uçurum var aralarında...   Biri gerçekten sevmiş,sevilmiş,yolunun yarısına gelmişken kaybetmiş,biri herşeyin başında pes etmiş yazık...ne sevmeye gücü var nede sevilmeye ömrü yetecek.   Acıları aynı aslında çok değer vermek insanlara,canından parçalarına ama sonunda hep kaybetmek,hiçbir karşılık görememek onca fedakarlığa...   Öylece izl...

O Kadının Bir Kalbi Vardı

  Yüzünde ilk kez gülen gözler taşıyordu kadın. Tebessümü kahkahalara dönüşmeye can atıyordu. Gökyüzünde parlayan nesneler keşfetti. Baktı şöyle ne kadar da büyüktü sonsuzluk. İlk kez dar gelmedi ona dünya. Yorgun, eski, usamış ve soğuk şehrine baktı, sevkatle sarıldı sıkı sıkı. Gitmek istemiyordu artık onu yüzüstü bırakıp. Üzgün ve mutlu insanların nefesleri karışmıştı havaya hepsini içine çekti. Acılarına ortak oldu,içindeki huzurdan ve sevgiden bir nefes hazırlayıp bıraktı boşluğa, yerini bulurdu elbet umutsuz olanların yüreğinde.   Büyük bir savaş içindeydi kadın.  Belki de bu hiç olmamalıydı dediği zamanlarda çıkıp ona bir şeyler anlatmaya çalışan ve ne yazık ki hiç bir zaman başarılı olamayan insanlarla paylaştığı bir savaş… Gönderdiği mektupların içinde saklardı duygularını. Bir çocuğun umuduna sahipti kadın ve hiç kimselere yazdığı mektuplarda saklardı kendini.. Elbet bir gün geçecekti öyle değil mi insan kendine ümit vermeliydi çünkü insanın ken...

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …