İnsan seçemiyor seveceği kişiyi...
Bir an yetiyor mesela, birine tutulmak için.
Her insanın bir karakteri var, aynada gördüğünden çok farklı yansıttığı...
Kriterler var sonrasında, bir de o egoları var bitmek bilmeyen...
Ama aşk öyle boktan bir çukur ki, o aynayı çatlatıyor, tüm yalanları dolanları hepsini kaldırıyor raflara...
Kitliyor kapıları, ne oynayabiliyorsun ne de bir başkası olabiliyorsun...
İşin komiği inandırıcı olmuyorsun, kendin olduğunda insanlar oynadığını düşünüyorlar, kendin olmasan daha iyi sanki...
Ama aşk çocuk yapıyor insanı.
Çocuk olmak ise gökyüzü gibi demiş Cansever, hiç üstünden gitmiyor...
Martılar süzülse çocuk ellerinin üstünde, gözlerin doluyor...
Hep aşk istiyorsun, hep güzel sözler...
Hep hayal ediyorsun, o hayaller saatlerini alıyor belki de, ama sen aldırmıyorsun....
Yalnızlık yalan çoğu zaman, arkasına saklandığımız soyut tek şey...
İspatı yok...
Milyonlarca insan arasında yalnız kalmayı başarabilmek büyük bir sanat, ama bunu başabilen yok, hepimiz yalancı yalnızlarız...
Hepimiz kaçıyoruz sevgiden, insanlardan, güzel sözlerinden....
Artık hiç birimiz inanmıyoruz sevginin o nefes kesişine...
Ve bir an geliyor sevgi doluyor yüreğine, ellerine, gözlerine...
Anlamını yitiriyor tüm olası cümleler...
Beceremiyorsun, onsuz olmayı...
Ama onunla da olmayacağını bile bile göğüs geriyorsun tüm bu gel-gitlere...
Ben, bu satırları yazarken gökyüzüne bakıyorum arada, gökyüzüne bakıp sevgiyi düşünüyorum...
Acaba sevdim mi adamlarımı? Verdim mi onlara değerleri kadar değer...
Fazlasını verip dibe battığımı biliyorum ama an geliyor sevdikten sonra anlıyorsun, sevilmenin fiyasko olduğunu...
Mühim olan sevmek mi sevilmek mi derseniz, benim için sevmektir.
O acı yaşadıkça tad veriyor insana...
Ben mesela, bu satırları yazarken seviliyorum bir kaldırım dibinde, belki de o birileri benim için ağlıyor, benim için arıyor hüznü şişelerin dibinde...
Ben mesela, bu satırları yazarken acıyla harmanlıyorum sevgimi, seviyorum seni demek o kadar zor geliyor ki...
Bir kere engeller hep kapatıyor kapıları, delikten içeri bakmak kolay ama o kapıyı hiç bir zaman açmaya cesaret edemiyor insan...
Sonra ben bu satırları yazarken, ne kaybedeceğimi düşünüyorum.
En fazla sevdiğim adamın bana bir günaydını gidecek ellerimden, en fazla onu gören gözlerim az görecek...
Ama kaybedeceğim çok şey yok...
O yine ellerimde olacak, o yine içimde...
O yine onu sevip okşadığım yastığımda olacak...
O yine bana bakan resimlerde bakacak bana...
Yani, ben çok bir şey kaybetmeyeceğim seviyorum dersem ona....
Belki kızacak bana, arada ki engellerden bahsedecek, belki de duymak istemiyorum diyecek ve gözlerini çekecek gözlerimden...
En kötüsünü bile düşünebiliyorum.
Bana bağırıp dağıtacak ortalığı yeter artık sevme beni diye,
Belki de bana bakıp gülecek inanmayacak bana küçümseyecek aşkımı...
Kimse tahmin edemez bir sevenin nasıl sevdiğini zaten...
Yani benim onu nasıl sevdiğimi tahmin edemez kimse, ben anlatırım yıllarca,
Ben bir rakı sofrasına meze ederim aşkımı, insanlar en fazla acır bana...
Ama kimse kelimelerin içinde ki o giz sevgimi bilemez...
O yüzden anlatsam anlatamam ona ne de insanlara...
Ben mesela yazarken bu satırları "O" ne yapıyor diye düşünmeden edemiyorum.
Ben mesela yazarken bu satırları onu hayal edip tebessümüme yerleştiriyorum...
O mesela, şu an her ne yapıyorsa benim onu düşündüğümü bilmiyor.
Ona seni düşünüyorum çoğu zaman ve bu saatlerimi alıyor desem; bana inanmayacağını biliyorum...
Bu yüzden aşk öyle bir şey ki, bir anda ve bir kere geliyor inanın öyle...
Çünkü gerçek sevgi geldiğinde diğer sevmelerin yitik olduğunu anlamış oluyorsun,.
Aynaya bakıp gözlerin doluyor ve diyorsun ki kendine... " Ben hiç bu kadar sevmemişim..."
Sonra hüzün sarıyor etrafını.
Hüzün ellerinde yaralar bereler çıkartıyor.
Hüzün dışa vuramıyor ya bedenden alıyor hıncını...
Yani bu aslında çok tatlı bir acı....
Acı tatlı soslar var ya, işte öyle bir sos bu da hayata tad veren...
Acısını harmanlayan o eşsiz duygu, gözyaşlarım düşerken sevgiden diyebilip hüznü bile mutluluğa çevirebilmemi sağlıyor...
Ben mesela, yazarken bu satırları, gözümden düşen iki damla yaş klavyeye damlıyor...
Biri benim başharfimin üstüne, diğeri de tesadüfen onunki ne....
Sonra ben bu satırları yazarken heyecanlanıyorum ve bu bir işaret ediyorum kendi kendime, ya olacak ya olmayacak...
Olmama ihtimali ne kadar yüksek olsa da, ben olacağını hissetmek için papatlayarı yoluyorum kaldırımların kenarlarında...
Sevmiyor çıkarsa sapını da sayıveriyorum...
Tabi bunların hiçbiri gerçek olmuyor.Düş kuruyorum sadece.Umut ediyorum...
Çünkü hep bir Umut vardır.
Çünkü Umut olmasa bunların hiç biri yaşanır olmazdı.
Çünkü Umutsuz olduğunda bile Umut besleyip kendine yalan söylemezsen, aşk bu kadar katlanılır hiç olmazdı...
Ben şimdi yazdım bu kadar satırı, gözümde ki yaşı da sildim elimin tersiyle...
Resmine baktım bana bakıp gülümsüyordu, ve biliyorum ki şu an bir yerlerde, o gözler böyle gülümsüyor birilerine, bana bakmasalar bile....
Ve bu, beni gülümsetmeye yetiyor, o bilmese bile...
Bir an yetiyor mesela, birine tutulmak için.
Her insanın bir karakteri var, aynada gördüğünden çok farklı yansıttığı...
Kriterler var sonrasında, bir de o egoları var bitmek bilmeyen...
Ama aşk öyle boktan bir çukur ki, o aynayı çatlatıyor, tüm yalanları dolanları hepsini kaldırıyor raflara...
Kitliyor kapıları, ne oynayabiliyorsun ne de bir başkası olabiliyorsun...
İşin komiği inandırıcı olmuyorsun, kendin olduğunda insanlar oynadığını düşünüyorlar, kendin olmasan daha iyi sanki...
Ama aşk çocuk yapıyor insanı.
Çocuk olmak ise gökyüzü gibi demiş Cansever, hiç üstünden gitmiyor...
Martılar süzülse çocuk ellerinin üstünde, gözlerin doluyor...
Hep aşk istiyorsun, hep güzel sözler...
Hep hayal ediyorsun, o hayaller saatlerini alıyor belki de, ama sen aldırmıyorsun....
İspatı yok...
Milyonlarca insan arasında yalnız kalmayı başarabilmek büyük bir sanat, ama bunu başabilen yok, hepimiz yalancı yalnızlarız...
Hepimiz kaçıyoruz sevgiden, insanlardan, güzel sözlerinden....
Artık hiç birimiz inanmıyoruz sevginin o nefes kesişine...
Anlamını yitiriyor tüm olası cümleler...
Beceremiyorsun, onsuz olmayı...
Ama onunla da olmayacağını bile bile göğüs geriyorsun tüm bu gel-gitlere...
Acaba sevdim mi adamlarımı? Verdim mi onlara değerleri kadar değer...
Fazlasını verip dibe battığımı biliyorum ama an geliyor sevdikten sonra anlıyorsun, sevilmenin fiyasko olduğunu...
O acı yaşadıkça tad veriyor insana...
Ben mesela, bu satırları yazarken acıyla harmanlıyorum sevgimi, seviyorum seni demek o kadar zor geliyor ki...
En fazla sevdiğim adamın bana bir günaydını gidecek ellerimden, en fazla onu gören gözlerim az görecek...
Ama kaybedeceğim çok şey yok...
O yine ellerimde olacak, o yine içimde...
O yine onu sevip okşadığım yastığımda olacak...
Yani, ben çok bir şey kaybetmeyeceğim seviyorum dersem ona....
Bana bağırıp dağıtacak ortalığı yeter artık sevme beni diye,
Belki de bana bakıp gülecek inanmayacak bana küçümseyecek aşkımı...
Yani benim onu nasıl sevdiğimi tahmin edemez kimse, ben anlatırım yıllarca,
Ben bir rakı sofrasına meze ederim aşkımı, insanlar en fazla acır bana...
Ben mesela yazarken bu satırları onu hayal edip tebessümüme yerleştiriyorum...
Ona seni düşünüyorum çoğu zaman ve bu saatlerimi alıyor desem; bana inanmayacağını biliyorum...
Çünkü gerçek sevgi geldiğinde diğer sevmelerin yitik olduğunu anlamış oluyorsun,.
Aynaya bakıp gözlerin doluyor ve diyorsun ki kendine... " Ben hiç bu kadar sevmemişim..."
Hüzün ellerinde yaralar bereler çıkartıyor.
Hüzün dışa vuramıyor ya bedenden alıyor hıncını...
Yani bu aslında çok tatlı bir acı....
Acı tatlı soslar var ya, işte öyle bir sos bu da hayata tad veren...
Biri benim başharfimin üstüne, diğeri de tesadüfen onunki ne....
Olmama ihtimali ne kadar yüksek olsa da, ben olacağını hissetmek için papatlayarı yoluyorum kaldırımların kenarlarında...
Tabi bunların hiçbiri gerçek olmuyor.Düş kuruyorum sadece.Umut ediyorum...
Çünkü hep bir Umut vardır.
Çünkü Umut olmasa bunların hiç biri yaşanır olmazdı.
Çünkü Umutsuz olduğunda bile Umut besleyip kendine yalan söylemezsen, aşk bu kadar katlanılır hiç olmazdı...
Resmine baktım bana bakıp gülümsüyordu, ve biliyorum ki şu an bir yerlerde, o gözler böyle gülümsüyor birilerine, bana bakmasalar bile....
Yorumlar
Yorum Gönder