Yüzünde ilk kez gülen gözler taşıyordu kadın.
Tebessümü kahkahalara dönüşmeye can atıyordu.
Gökyüzünde parlayan nesneler keşfetti.
Baktı şöyle ne kadar da büyüktü sonsuzluk.
İlk kez dar gelmedi ona dünya.
Yorgun, eski, usamış ve soğuk şehrine baktı, sevkatle sarıldı sıkı sıkı.
Gitmek istemiyordu artık onu yüzüstü bırakıp.
Üzgün ve mutlu insanların nefesleri karışmıştı havaya hepsini içine çekti.
Acılarına ortak oldu,içindeki huzurdan ve sevgiden bir nefes hazırlayıp bıraktı boşluğa, yerini bulurdu elbet umutsuz olanların yüreğinde.
Tebessümü kahkahalara dönüşmeye can atıyordu.
Gökyüzünde parlayan nesneler keşfetti.
Baktı şöyle ne kadar da büyüktü sonsuzluk.
İlk kez dar gelmedi ona dünya.
Yorgun, eski, usamış ve soğuk şehrine baktı, sevkatle sarıldı sıkı sıkı.
Gitmek istemiyordu artık onu yüzüstü bırakıp.
Üzgün ve mutlu insanların nefesleri karışmıştı havaya hepsini içine çekti.
Acılarına ortak oldu,içindeki huzurdan ve sevgiden bir nefes hazırlayıp bıraktı boşluğa, yerini bulurdu elbet umutsuz olanların yüreğinde.
Büyük bir savaş içindeydi kadın.
Belki de bu hiç olmamalıydı dediği zamanlarda çıkıp ona bir şeyler anlatmaya çalışan ve ne yazık ki hiç bir zaman başarılı olamayan insanlarla paylaştığı bir savaş…
Gönderdiği mektupların içinde saklardı duygularını.
Bir çocuğun umuduna sahipti kadın ve hiç kimselere yazdığı mektuplarda saklardı kendini..
Elbet bir gün geçecekti öyle değil mi insan kendine ümit vermeliydi çünkü insanın kendine en yakın olanı hep kendisiydi ve aslında bunu iyi biliyordu. İnsanlar her saniye aslında içlerinde kendilerini hep yalnız hissediyor ki yalnız olmak kimi zaman değil her zaman kaçınılmaz bir durum gibi görünse de aslında çok da korkulacak bir şey yok gibi geliyordu sonra.
Çünkü içinde, içinin derinliklerinde ona yakın bir şey vardı sanki, yoksa ne anlamı olurdu bu nefes alışların bu savaşların bu ölümlerin bu kazaların bu aşkların bu hırsızlıkların bu sözlerin bu göz yaşların ve bu tüm olanların…
Artık bir şeyler değişmişti artık o da eskisi gibi değil ve eskisi gibi olmaya niyeti yoktu çünkü artık kaybetmekten kaybedecek bir şeyi kalmamıştı ve biri cok canını acıtmıştı kadının.
Kadına dedi ki; aslında sen inanmıyorsun dedi ve ekledi gözlerime inanmak istiyorsun dedi ama yapamıyorsun ve kadın onun ağzından çıkan satırları dikkate almadı.
Bugüne kadar kimsenin inanmadığı kadar inanmıştı duygularına,insanlara… Şimdi hayatında yaptığı şeylerin arkadasında bile duramayan,kendini hep en güçlü sanan bu adam neler söylüyordu..
Sadece ve sadece gözlerine baktı çünkü gözleri konuşuyordu ve gözleri açıkken sözlerin hiç bir anlamı kalmıyordu kalsa da gözlerinin bir anlamı kalmıyordu ve yahut artık kadın saçmalıyor ve mübalağa ediyor ve hala ısrarla kaybetmeye devam ediyor ve acizane aşkın tanımı yapmaya çalışıyordu.Hala saçmalıkları değerleştirmek için edebiyatı kullanıyor ve hala konuşmaya devam ediyor ve hala aşık olduğunu sandığı adamların aslında beş para etmediklerini anlayamıyor,aşkı mucizevi tabiat olaylarına benzetmeye devam ediyor ve hala eksikleriyle yaşamaya çalışıyor ve hala başarısız oluyordu…
Duygularını incitmekten korkup dururken insanların kendi duygularını küstürmüştü kendine hissetmiyor ve anlamıyordu bu düzeni…
Belki de bu hiç olmamalıydı dediği zamanlarda çıkıp ona bir şeyler anlatmaya çalışan ve ne yazık ki hiç bir zaman başarılı olamayan insanlarla paylaştığı bir savaş…
Gönderdiği mektupların içinde saklardı duygularını.
Bir çocuğun umuduna sahipti kadın ve hiç kimselere yazdığı mektuplarda saklardı kendini..
Elbet bir gün geçecekti öyle değil mi insan kendine ümit vermeliydi çünkü insanın kendine en yakın olanı hep kendisiydi ve aslında bunu iyi biliyordu. İnsanlar her saniye aslında içlerinde kendilerini hep yalnız hissediyor ki yalnız olmak kimi zaman değil her zaman kaçınılmaz bir durum gibi görünse de aslında çok da korkulacak bir şey yok gibi geliyordu sonra.
Çünkü içinde, içinin derinliklerinde ona yakın bir şey vardı sanki, yoksa ne anlamı olurdu bu nefes alışların bu savaşların bu ölümlerin bu kazaların bu aşkların bu hırsızlıkların bu sözlerin bu göz yaşların ve bu tüm olanların…
Artık bir şeyler değişmişti artık o da eskisi gibi değil ve eskisi gibi olmaya niyeti yoktu çünkü artık kaybetmekten kaybedecek bir şeyi kalmamıştı ve biri cok canını acıtmıştı kadının.
Kadına dedi ki; aslında sen inanmıyorsun dedi ve ekledi gözlerime inanmak istiyorsun dedi ama yapamıyorsun ve kadın onun ağzından çıkan satırları dikkate almadı.
Bugüne kadar kimsenin inanmadığı kadar inanmıştı duygularına,insanlara… Şimdi hayatında yaptığı şeylerin arkadasında bile duramayan,kendini hep en güçlü sanan bu adam neler söylüyordu..
Sadece ve sadece gözlerine baktı çünkü gözleri konuşuyordu ve gözleri açıkken sözlerin hiç bir anlamı kalmıyordu kalsa da gözlerinin bir anlamı kalmıyordu ve yahut artık kadın saçmalıyor ve mübalağa ediyor ve hala ısrarla kaybetmeye devam ediyor ve acizane aşkın tanımı yapmaya çalışıyordu.Hala saçmalıkları değerleştirmek için edebiyatı kullanıyor ve hala konuşmaya devam ediyor ve hala aşık olduğunu sandığı adamların aslında beş para etmediklerini anlayamıyor,aşkı mucizevi tabiat olaylarına benzetmeye devam ediyor ve hala eksikleriyle yaşamaya çalışıyor ve hala başarısız oluyordu…
Duygularını incitmekten korkup dururken insanların kendi duygularını küstürmüştü kendine hissetmiyor ve anlamıyordu bu düzeni…
Bir sehirden baska bir sehire giderken hep sevdiği biri oluyordu o yüzdendi hep yolculukları…
Bir yuzden bir diger yuze cevirirken bakislari kırık, huzursuz bir gulumseyisi vardı.
Bir yuzden bir diger yuze cevirirken bakislari kırık, huzursuz bir gulumseyisi vardı.
Karanlıktan korkmayı öğrenmişti çünkü sevdiği karanlıktan korkarsa birgün öğretebilecekti ona korkmamayı…
Kadın yorgundu ama öyle mutluydu ki artık tamamdı işte çözmüştü artık hayatı.
Bugüne kadar yaşadığı pişmanlıklar keşkeler değersizdi artık neyi ne kadar yapması gerektiğini,neyin hata neyin doğru olduğunu görebiliryordu ilk kez…Bütün çıplaklığıyla.
Artık şehrini seviyordu.Yolculuklarında gözlerini kapattığında bir insan yüzü değil kendi hayatı olucaktı,edebiyatı başkalarını anlatmak için değil sözcükleri sevdiği için kullanacaktı.
Zaaflarını erdemlerinden ayırıp eksilttikleriyle değil, kazandırdıklarıyla ilgilenir olacaktı artık.
Şükretti Yaradanına nefes alabildiği için…
Açtı gözlerini sabah olmustu çoktan yepyeni bir hayat vardı önünde yeniden ve ilk kez doğmuş gibi…
Kalbine sarıldı seviyordu kendini sevemeliydi yalnızca kendini...
Bugüne kadar yaşadığı pişmanlıklar keşkeler değersizdi artık neyi ne kadar yapması gerektiğini,neyin hata neyin doğru olduğunu görebiliryordu ilk kez…Bütün çıplaklığıyla.
Artık şehrini seviyordu.Yolculuklarında gözlerini kapattığında bir insan yüzü değil kendi hayatı olucaktı,edebiyatı başkalarını anlatmak için değil sözcükleri sevdiği için kullanacaktı.
Zaaflarını erdemlerinden ayırıp eksilttikleriyle değil, kazandırdıklarıyla ilgilenir olacaktı artık.
Şükretti Yaradanına nefes alabildiği için…
Açtı gözlerini sabah olmustu çoktan yepyeni bir hayat vardı önünde yeniden ve ilk kez doğmuş gibi…
Kalbine sarıldı seviyordu kendini sevemeliydi yalnızca kendini...
Yorumlar
Yorum Gönder