Ağlıyorlar çünkü sarılamıyorlar birbirlerine bir sarılsalar şöyle eskisi gibi, hani o ilk karşılaşmalarındaki gibi hafifleyecek acıları merhem olacaklar birbirlerine...
Sadece susuyorlar yada sözcüklerini yalnızca birbirlerini incitecek cümlelerde kullanıyorlar...Nasıl da benziyorlar bir o kadar da uçurum var aralarında...
Biri gerçekten sevmiş,sevilmiş,yolunun yarısına gelmişken kaybetmiş,biri herşeyin başında pes etmiş yazık...ne sevmeye gücü var nede sevilmeye ömrü yetecek.
Acıları aynı aslında çok değer vermek insanlara,canından parçalarına ama sonunda hep kaybetmek,hiçbir karşılık görememek onca fedakarlığa...
Öylece izliyorlar sevdiklerinin ellerinden kayıp gitmesini.
Sadece seyirci kalmışlar hayata.Aynılar çok yoğun hisleri...
İnandıkları şeylere tutkuyla sarılıyorlar ve kaybetmek yok onların benliklerinde bu yüzden kaybettikçe deliye dönüyorlar.
Birbirlerini suçlamaktan yorgunlar.Hayatın onlara yaşattıklarının acısını birbirlerinden çıkarmaya meraklılar, başka kimseleri olmadığından belki...
Biri çok acımasız...Nasıl ve ne şekilde elde etti bu kadar güçsüzlüğü,mutsuzluğu bilmiyor fazla ciddiye almış hayatı,insanları...Her gün,günden güne,her saniye,gülerken,ağlarken,koşarken,severken ölüyor ve kimse farkında değil...İçinde kocaman bir sevgi var ama kimse ondan sevgi beklemiyor.Ondan sevgi bekleyen tek biri var canının parçası olan büyük kadın...Ama öyle kızgın ki onu bu dünyaya getirdiği için bile kaçıyor ondan...Ne zaman elini uzatsa nasıl olsa görmeyecek diyerek geri çekiyor.Onun yanında olabilmeyi,güzel sözlerle gönlünü alabilmeyi delicesine istiyor ama yapamıyor işte.Kendi dertleri,güçsüzlüğü o kadar bürümüş ki gözünü belki tek yaşama sebebi olucak büyük kadını sürekli görmezden geliyor ve çok ağlıyor gece yattığında yan odadaki kadını düşünerek...
Diğeri ölüme direniyor, o kahraman kadın başlı başına bir ağaçken şimdi tutanacak bir dal arıyor çaresizce... Ölümün karşısında durabilecek en güçlü kadınken şimdi keşkelerle yaşıyor olmuş.Aklından her saniye geçen cümlesi var sadece cinnet anlarında nefesiyle şekil bulup haykırdığı cümlesi''Keşke O'un yerine ben ölseydim''.
Farkında değil oysa küçük olanın nasıl da acısına acı katıyor bu cümle.''Keşke''diyor cılız bir sesle ''keşke ikinizde yaşasanız, sevmişken sevilmişken, yaşayabilmeye öğrenmişken,Ben ölsem çekip gitsem hayatınızdan usulca yada keşke hiç sizin parçanız olmamış olarak bu kadar canınızı acıtmamış olabilsem.''diyor ardından...
Oysa bir bakabilseler hayata birbirlerinin gözünden nasıl da anlayacaklar birbirlerini...Nasılda aynı bedene sığacaklar tekrar.O gözlerindeki öfke nasıl da silikleşecek..Yanlızlar işte onca kalabalık arasında bir konuşabilseler ah bir sarılabilseler dolacak boşluk..Küçük olan bir kez ''Sen benim herşeyimsin...Sakın sende beni bırakma...Ne olur benim için yaşa...Çok yorgunum çok üzüyor hayat, kayboldum ben...Tut elimden birlikte üstesinden gelelim...Ben senin yanından bir saniye bile ayrılmak istemiyorum...Özlemle içime çektiğim o yalancı kokuları istemiyorum yalnız senin kokun yeter bana...Torunlarına hikayeler biriktir.Ne olur biraz anla ve dinle şu içimdeki sessizliği...Seni seviyorum Anne''diyebilse hallolacak herşey...
Ama susuyorlar şiddetle..Öfkeleri,pişmanlıkları,keşkeleri çığ olup büyüyor günden güne...Ayrı odalarda ağlıyorlar birbirlerine merhem olamamanın acısıyla...
''Dayan'' diyorlar yüreklerine... ''Susalım ve zaman geçsin...Bir gün herşey güzel olacak belkide'' diyor biri öteki ise paramparça yüreği ve sevgiye muhtaç haliyle inanmak istiyor bu cümlelere..Biri eksiklerle biri acemice gözü kara yaşıyor öylece...
''Artık Sarılmak İçin Çok Geç'' demekten çok korkarak...
Yorumlar
Yorum Gönder