Ana içeriğe atla

Gelin'cik...


    Ne sen Tahir olabilirsin ne ben Zühre... Gelinciklerin ardına saklanabilir misin?
   İncitmeden koparmadan rengini alabilir misin?
Kanatmadan öpebilir misin
Yapamazsın…
Sen Tahir değilsin ki…

Çocukluğumdan beri en sevdiğim çiçek 'Gelincik'tir hep...
O bitmek bilmeyen tatil yolculuklarında yol kenarlarında ki gelincik tarlalarına hasretle bakarım.
Hep onların arasına uzanıp gökyüzüne bakmayı hayal ederim.
Güçsüz bedeniyle nasıl da güzeldir.
'Kırmızı'  gelinciğe yakıştığı kadar başka hiçbir çiceğe yakışmaz.
Tutkunun rengi kırmızı zarafetin çiçeği gelincikte hayat bulur.
Başına buyruktur gelincik canı nerede isterse orada açar.
Bazen güzelliğini göstermek istercesine onu aslında hiç görmeyecek,güzelliğini fark etmeyecek insanların bahçesinde bitiverir.
Bazen bir kıraç toprakta açıverir yağmurlarla...
Gelinciğin özü iyidir,kökleri sağlamdır belkide bu nedenle her zaman büyüyecek, yeşerek toprak bulur.
Gelincik insan ömrü gibidir. Dünü vardır. Yaşamıştır. Bugünü vardır. Yaşıyordur. Ama yarını belli değildir kelebek misali.
Bu yüzden kelebek ile gelincik en iyi dosttur.
En güzel Aşkı onlar yaşar.
Başı alçak gönüllü bir şekildeki eğik, 
incecik gövdesiyle dimdik ve onurlu duruşu vardır.
Dik durmak için kalın bir gövdeye sahip olmanın, ulu çınarlar gibi heybetli olmanın aslında gerekli olmadığını öğretir bize.
İncecik bir gövdeyle,rüzgarda savrulmaya açık yapraklarıyla da onurlu ve ibret dolu bir duruş sergiler...
Bir mor sümbül kadar güzel de kokmaz oysa gelincik...
Öylede mütevazidir.
Güle benzemez gelincik, söylemez derdini.
Çok narindir koparılmaz.
Koparılırsa da bir günlük arasında saklanır kuruyana dek kırmızı bedeni.


  Kıpkırmızı, taze,ince ve zarif yapraklarıyla, alçak gönüllü, 
mahcup ve onurlu anadolu gelinleri gibidir gelincikler.
Eski Türk gelinleri gibi kırmızılar içinde olduğu için ona da 
"küçük gelin" demişlerdir belkide...
Gözlerine çektikleri bir siyah sürme,al duvaklarıyla ve kırmızı kuşaklarıyla tıpkı bir gelin işte.Utangaç,onurlu ve masum...

Bense bir demet papatya arasına sıkıstırılmıs gelincik olmak istedim hayatta,
yani herhangi biri icin dunyalara bedel olmaktı beyazlar içinde kırmızı bir gelinciğe özenmek...
Bir gelincik kadar onurlu olmak ve güçsüz bedenimle hayatta dimdik durmak,yok olucağımı bile bile bir bahar da olsa açmak toprakta...
Gelin çiçeğim gelinciklerden olsun isterdim mesela 
Ama şimdi ne zaman bir gelinlik düşse aklıma kefenimi çıkarıyorum dolaptan...






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gözyaşlarımızın Tadı Aynı...

  İki kadın ağlıyor şimdi kuytu köşelerinde benliklerinin..Aslında hep ağlayan iki kadın kimi zaman gözyaşlarıyla kimi zaman içten içe.hep yanarak hep eksiklerle.Aynı bedende dokuz ay yaşamıış iki kadın...Biri gerçekten eksik diğeri eksik olmadığı halde bosluklar yaratıp eksik olma çabasında.   Ağlıyorlar çünkü sarılamıyorlar birbirlerine bir sarılsalar şöyle eskisi gibi, hani o ilk karşılaşmalarındaki gibi hafifleyecek acıları merhem olacaklar birbirlerine...   Sadece susuyorlar yada sözcüklerini yalnızca birbirlerini incitecek cümlelerde kullanıyorlar...Nasıl da benziyorlar bir o kadar da uçurum var aralarında...   Biri gerçekten sevmiş,sevilmiş,yolunun yarısına gelmişken kaybetmiş,biri herşeyin başında pes etmiş yazık...ne sevmeye gücü var nede sevilmeye ömrü yetecek.   Acıları aynı aslında çok değer vermek insanlara,canından parçalarına ama sonunda hep kaybetmek,hiçbir karşılık görememek onca fedakarlığa...   Öylece izl...

O Kadının Bir Kalbi Vardı

  Yüzünde ilk kez gülen gözler taşıyordu kadın. Tebessümü kahkahalara dönüşmeye can atıyordu. Gökyüzünde parlayan nesneler keşfetti. Baktı şöyle ne kadar da büyüktü sonsuzluk. İlk kez dar gelmedi ona dünya. Yorgun, eski, usamış ve soğuk şehrine baktı, sevkatle sarıldı sıkı sıkı. Gitmek istemiyordu artık onu yüzüstü bırakıp. Üzgün ve mutlu insanların nefesleri karışmıştı havaya hepsini içine çekti. Acılarına ortak oldu,içindeki huzurdan ve sevgiden bir nefes hazırlayıp bıraktı boşluğa, yerini bulurdu elbet umutsuz olanların yüreğinde.   Büyük bir savaş içindeydi kadın.  Belki de bu hiç olmamalıydı dediği zamanlarda çıkıp ona bir şeyler anlatmaya çalışan ve ne yazık ki hiç bir zaman başarılı olamayan insanlarla paylaştığı bir savaş… Gönderdiği mektupların içinde saklardı duygularını. Bir çocuğun umuduna sahipti kadın ve hiç kimselere yazdığı mektuplarda saklardı kendini.. Elbet bir gün geçecekti öyle değil mi insan kendine ümit vermeliydi çünkü insanın ken...

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …