"Bulutlar geçiyor,yıldızlar kayboluyor,orda uzaktan o geliyor ölüm geliyor...!
Ey ölüm,senin karşında sadece bir insan olarak bulunabilseydim.
O zaman insan olmak için çaba harcamaya değerdi..."
Onların bile yüreklerini burkuyor.
Bu dost topluluk bir kez hissettiğinde yüreklerinde acılarımı,kulak verdiklerinde cümlelerime epeydir unutulmuş özleyişlerine sarılıyorlar.
İlk aşklar,ilk dostluklar,yılların bıraktığı tortular,yarı unutulmuş bir masal gibi çıkıveriyor yün yüzüne...Bir yokken bir var oluyor..
Benden öncede yazıldı,benden sonrada yazılacak daha büyük acılar,özlemler...
Yakarış olacak tüm sözcükler gökyüzüne...
Yazılan tüm haykırışlar mutluluk düşü barındırıyor içinde.
Umut etmenin izlerini taşıyor acıtan her kelime.
Mutluluk düşü hiç tükenmiyor satırlarda.
Oysa benim bulanık bakışlarım var.
Sis ve dumanlar arasında belirsiz karaltılar görüyorum pencerelerden.
Onların övgüleri bile yüreğimi burkuyor.
Umut etmek acılarıma teselli olmuyor.
Yalnız mutluluk düşü kurmayanlar!Yalnız onlar soluklanıyor benim satırlarımda...
İyi insanlar,yaşamayı ve masumiyeti hatırlatıyor bana.
Gözyaşlarına boğuluyorum iyi insanlar gördüğümde,
Bir anda olsa, hoşgörüsüz ve sevgi yoksunu kalbim yumuşuyor sanki.
Çünkü onlar yaşıyorlar ve yaşatıyorlar.
Uyuyorlar mesela geceleri.Ah ne büyük mutluluk!
Ama ben güvenmiyorum artık iyiye.
Kimse çok sevdiğinin elini bile sıkıca tutmuyor.
İnsanlar en mutluyken bile başka arzulara kapılıyor.
Bir sevgilinin aydınlık,güneş gibi yüzü,gülümseyişi huzur ve ferahlık vermiyor ruhuma.
Yüreğimin en derin yerine gömdüm özlemini çektiğim ne varsa.
Heyecan veren tatlı bakışlarımı çıkaramaz derinlerden en güzel en masum gözler bile...
Hiç bişey benim anılarımdan güzel değil.
Derinlerimdekileri çıkaramam artık,kimsenin dokunmasına izin veremem...
Ben bu boşunalıklarla savaştım.
Gerçek silahlarla hemde inançla ve tutkuyla.
Görüyorum ki onlar bu oyunları tekrarlayıp duracaklar,ben olan biten herşeye mahvolurcasına üzüleceğim her defasında.
Onlar bunları asla anlamazlar.Acılarını uyandırmazlar hiç.
İçinde oldukları çemberleri yadırgamazlar hiç.
Bu kısır döngüden çıkmayı hiç düşünmezler.
Oysa ben katlanamıyorum.
Günden güne gözümde büyüyor yaşamak.
Yaşamak için bu sınırlarda, tümüyle uygunsuzum.
Sınırlarımı daralttım,plan üstüne plan yaptım,daha az derinlerde yaşadım,yüreğimdeki sancılara aldırmadım,izin verdim gururumun kırılmasına,taşkınlıklar yaptım onlar gibi tutkuyla...
Ben takdir beklerken tüm bu uyum sağlama çabalarıma ititilip sıkıştırıp dışlandım.
Üzerim kapatıldı hep ve ben hala onların bunu yanlışlıkla yaptıklarını sanıyordum.
Ama ben savaştım.
Savaşımın bilincine vardım,yenmek için uğraştım.
Ben savaşımı kazanmak için hiç hile yapmadım.
Rüyalarımı gerçek sanıp yaşadım.
Ne güzeldi rüyalar uyurken...
Dokunulmazlığı olan bir rüyanın tadına varmak ne büyük haz...
Lakin ölüm kurtuluşumdur dedim ama bu ölüm değil...
Bu kulaklarımı sağır eden gürültülere katlanamıyorum artık.
Herşey güç şimdi haksız ama yinede doğru.
Külçe gibi ağır yaşamak; taşıyamıyorum.
Acılarımın bir kısmını sırtına yükleyebileceğim güçlü bir sırt,başımı dinlendirebiliceğim şevkatli bir omuz tanımıyorum.İyi insan olmak,kötülere bile fenalık yapmamak,yürekten bir içtenlik ve saf bir sessizlik gösterebilmek isterdim ve eskisi gibi gücüm tükendiği anda öldüğüm yerden dirilmek
Fakat biraz sonra güneş batacak ve kimse gözlerime inanmayacak.....
Yorumlar
Yorum Gönder