Ana içeriğe atla

Tüm Yelkenler Fora !



Hayatımda ki en değerli insanlardan biri için yazıyorum bu yazıyı.
İşte bu yüzden çok zorlanıyorum.
Durmadan yazıp yazıp siliyorum.
Gözlerimde ki, sözlerimde ki hüzünden en çok haberdar olan için...
Benim eğlenceli tarafımı çok iyi tanıyan 
ve her isyankar yazımı içten içe üzülürek okuyan 
ve belkide bana hüznü hiçbir zaman yakıştıramayan Dostum için...

"Artık senden eğlenceli birşeyler duymak istiyorum dedi".
Geçen gün bana çocuk parkına gitmemi ve izleyip yazmamı bile önerdi...
Ama çocukluk kavramıyla ilgili sorunlarım var...Kendi çocukluğumla bile baş edemiyorum ki, yeni yeni çocuklar için düşünürsem bir de ortaya eğlenceli bir yazı çıkmaz.
İsyaan büyüyor çocukluk deyince içimde çünkü. 
Hem hüzünlü bir şeyler var hep.Olacakta...
Durum böyle olunca onu anlatmaya karar veriyorum bende.
Gülümsetebilir miyim onu bilmiyorum ama başlıyorum...


  Hazırlık faslını atlattıktan sonra hazır olmasam da yarın üniversite 1.sınıfa başlıyorum Kankimm.
Liseye başladığım gün ise dün gibi aklımda.Günlerce ağladıktan sonra, daha iyi bir liseye gitme şansım olduğu halde inat edip kayıda gidişimi...
Yazgımı sevmeyi o günlerde içten içe öğrenmişim sanki.
Herkes şaşkın şaşkın etrafına bakıyor.Bakışlarımız öyle toy ki...
Aynı sınıfa düşmüşüz seninle..İlk gün "bir kara çocuk" olarak zihnime yerleşiyorsun...
Bu kadar geriye gitmemeliydim belki de zihnimi yokluyorum bazı seneler, anılar yok gitmişler lakin sen tamamlarsın. 
Birlikte kopya çekmeye çalıştığımız bir anının ardından arkadaşlığımızın başladığından söz etmiştin geçenlerde.Tazmanya canavarlı kalem kutumu görünce çekmecede hala gülüyorum "Ne kopyalar çektin Bilge sen bu kalemkutu sayesinde" diye. Bende birlikte şarkı söylediğimizi hatırlıyorum sık sık.
Ve biliyorum "Ben Sana Mecburum" şiirini senden iyi okuyamaz kimse...
"Mavi duvar" şarkısı senden başka kimsenin sesine yakışmaz...


'Kanki' , 'kanka' kelimelerini insanlar birbirlerine hitap şekli olarak kullanırken durmadan yıpratıyorlardı bilirsin.Ben sana ilk kez ne zaman "Kankim" dedim gerçekten hatırlamıyorum.Ama bunu birbirimize söylemeye başladığımız zamandan beri hiç yıprattığımızı hatırlamıyorum. 
Bana "Dünyanın En İyi Kankisi" demek nereden aklına geldi bilmiyorum. 
Üstelik henüz senin için hiçbir şey yapmamışken...Hakkını verememişken henüz arkadaşlığın kankiliğin...O zamanlar gülümseme yaratırken yüzümde bu söz, şimdilerde ağır geliyor bazen.
Sahiden dünyadaki herkesten çok kalbine dost olabildim mi diye düşünüyorum.


  Bakışları, bakışlarımız öyle toydu ki o bakışlarla kalplerine sevgili ararken bütün gözler kalabalık arasında, dost aramak kalbimize, nereden geldi aklımıza bizim? Nasıl da alt ettik. "Bir kız ile erkek asla çok iyi dost olamaz" diyenleri...Bunu kutlamadık hiç kutlayalım bir ara.


  Şimdi anlıyorum; başkalarının mutsuzluklarıyla mutlu olanların dünyasından çok uzaktık biz en başından beri...
Sadece kendi mutsuzluklarımızla ilgilendik ve birbirimize dert yandık.Sen kocaman bir adam gözüyle, ben incinmiş bir kadın kalbiyle...


  Kalbim kendine sığınak arıyordu durmadan.Çok ağlıyordum o zamanlar, çok aşık oluyordum ve çok düşünüyordum. Ancak başka yapabiliceğim birşey yoktu.Başka çarem, çaremiz ve işimiz yoktu ki...
  Benjamin'in "Umut dediğimiz umutsuzluklar adına bir beklentidir" sözünden habersizdim ben.
Ve Umutsuz olmamak için elimden geleni yapıyordum biliyorsun.
Çok konuştun benimle çok anlattın herşeyi...
Bazen bana öyle bir baktın ki; tıkandım,yutkunamadım.
Sen bazen bana öyle bir baktın ki; bütün içimi okuyuverdin.
Bazen de öyle bir baktın ki bana; kuyulara düşmüş gibi oldum çıkamadım uzun süre...Sen hep doğrusunu yaptın bense çok unutkandım...


 İnsan bazen unutarak yaşamak zorunda kızma bana...Hatalarımı tekrarladım diye.Hayatın akışına bırakmıştım kendimi.Bu yüzdendir ders almamış gibi aynı hataları tekrarlayıp durmam.Unutmaya hepimizin ihtiyacı var her zaman.Unutup unutup aynı acıları tekrar tekrar yaşama pahasına...
Ama hayatımızın neresinde ve neleri unutmak istediğimize karar verebiliriz neyse ki...


  Başka yaşamlarımızın dayanılmaz ağırlığının üzerimizdeki sorumluluğu bizi farklı kılıyor olabilir.Bize dayatılan yaşam tarzlarının dışında, başka bir yaşamı tercih etmek ve kaygısını duymak farklı yolda yürümeyi gerektiriyor zaten.
Sen kendi yaşamının çabasını yüreklilik ve kararlılıkla veriyorsun.
Öyle güzel  ve renkli çiziyorsun ki rotanı seni seyrettikçe güç topluyorum bende. O şaşkın hallerimi düşünüyorum.Yaşama karışmaya can atan kankini...Önce karıştım da yaşama yalnızlaştım şimdi.Ama geç kaldığım ilk yerden başladım yaşamaya bende merak etme...
   Hayat iki ucu boklu değnek,Hangi tarafından tutmaya çalışsak kir bulaşıyor ellerimize.Peki mesele bırakmak mı kirli diye hepten değneği? Hayır tabi ki galiba mesele bulaşan kirleri nasıl silip atacağımızı öğrenmek.O kirle yaşamanın kolaylığına,yüzsüzlüğüne alışmamak...Biliyorum yinede tertemiz ellerin hala senin.


Biz seninle "karşıdan karşıya geçerken eli bırakılan çocuklar" olalım.Yalnızken de,kalabalıklar içindeyken de ayakta kalabilelim.Kalacağız da nitekim...
   Yaşadığımız bir sehirde,üstelik küçük ve 'eski' bir şehirde kazandığım dostum...
İyi ki şarkılar söyledik birlikte...
İyi ki bitmeyecek hiç şarkılar...
Uzaklıklar da bitmeyecek biliyorum.
Ama seninle sözcüklerimi uzağa göndererekte konuşabilirim.
Uzaklarda seninle kalır hep "Özledim seni." cümlem mesela.Gelirken getirirverirsin onu da.
Söz bitiyor artık ne diyeyim. Daha sözcüklerim anlamlarını yitirmedi.Yitirmeyecek...Biliyorum sende bil...! Senin için dökülecek çok kelime var daha...


Bana yazdığın yıllık yazısını defalarca okudum bugün.Gözlerim dolu dolu oldu."Boşlukta ki bir bulut kadar özgür olman dileğiyle..." diye bitirmişsin.
Çok fenasın sen.Nasıl bir dilektir bu.Özgürlük konusunda içimde o zamanlar ve şimdilerde hala kopan fırtınaları nasıl gördün o yaşta...


Büyüyoruz kankim.
Kaybederek çoğalıyoruz günden güne.
Fırtınalar geçiyor sakinleşiyor denizimiz.
Bizi bekliyor sanki denizler...
Kaptan hazır ve  bir lafıma bakıyor artık hayallerimizin gerçek olması 
"Tüm Yelkenler Fora"...
Gözlerinde gördüğüm belirsizlik değil artık çırpınmıyorsun. 
Kararlılık görüyorum yalnızca.
İnsanların yaşı gözündedir.Benim şimdiden bakışlarım kırıştı baksana... 
Deniz havasına ihtiyacım var Kankim...

Yorumlar

  1. belki otuz kere okudum yazını hiç bıkmadan usanmadan...okadar güzel yazmışsın ki bana söyliyecek bişey kalmamış dedim kendime.ama aldım elime kalemi masada bira şişeleri karşımda çok özlediğin deniz..senin kadar güzel yazamasamda başlıyorum kankim... hayattaki değer verdiğim insanlar nasıl çıktı karşıma diye düşündüm hep ve buldum sonunda:)kapkaranlık bir yolda yürürken bir ışıkgörüyorum ışığın aydınlattığı bir bankta bekliyor beni değer verdiklerim.bir gün seni gördüm o bankta hani bana aşağıdan bir bakışın var ya masum tertemiz..hani insanın yaşı gözlerindedir emiştin ve yaşlandım die isyandaydın..ben o gözlerde hala masum günahsız melek gibi bir bebek görüyorum kankimm.. o bankta başladı herşey hep o ışığın altında dinledim seni dertleştik eğlendik kapkaranlık bir yolun yek aydınlığında mutlu olmayı öğrendik ve yaşamayı bildik.güçlü olmayı öğrendikbelki üzüldük ama yılmadık.hep yanımdaydın bazen beni dinlemesende sana çok kızsamda o banktan hiç ayrılmadın benim için ben o banka kazıdım senı 'DÜNYANIN EN İYİ KANKİSİ'DİYE. o küçük ışığın altında boşlluktaki bir bulut kadar özgür olmanı diledim işte.ışık hiç sönmesin kankm sen hiç yanımdan ayrılma beni hiç bırakma sarıl yine bana al kollarına hisset yanında ağla gözyaşımla dostm dostum dostum can dostumm seni çok seviyorumm

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutlu Yıllar Kırmızı Balık

Bir zamanlar bende kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanırdım. Kaç metreydi ki benim yokluğum? Oysa ben benim yokluğumdan dünyaya Yalnızca bir elbise çıkar sanmıştım. Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! İşte Böyle böyle Büyüyorum Dedim Bir gündüz geliyor Bir gece… Gitti... Gidiyor... Gidecek... Neler geride kaldı ve daha neler gelecek… Büyürken geniş ufuklar hayal ediyorum. Öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorum. Oysa… Denizlerle avunmayan bir martı cesareti lazım şimdi. Doğum günü mumlarını üfledi bugün Kırmızı Balık Kutlu olmadı Ama Her ne olursa olsun Doğum günleri kutlu olmalı O halde Kutlu Olsun …

La fille sur le pont

    "kötü yollar yoktur, kötü rastlantılar vardır." Size bir film anlataca ğ ım. Hakkında saatlerce konu ş ulabilecek,sayfalarca yazı yazılabilecek, gerçek gibi ve bir o kadar masalsı bir film.    Fransız filmleriyle ilk tanı ş mam her genç kız gibi, Audrey Tautou yani nam-ı de ğ er Amélie sayesinde olmu ş tu ve sonra Fransız sinemasını sadece Amélie’den ve Alain D elon'dan ibaret sanmamak için o gün bugün hala izlemekten vazgeçemedim.  O dura ğ an halleri,  Fransızcanın  insanı alıp götürmesi,  mutlu  son, e ğ lendirme, sürükleyicilik gibi kaygılar ta ş ımaması,abartıdan uzak yalın  senaryolar  ve oyunculuklarda eklenince en sevdi ğ im filmleri yapan millet olup çıktılar.   İş te  s enaryosunu Serge Frydman ’in yazdığı,  yönetmenli ğ ini  Patrice Leconte ’nin yaptı ğ ı, 1999 yapımlı,  Vanessa Paradis( Adele)  ve  Daniel Auteuil (Gabor)  isimli fransiz oyuncular...

Kuş Koysunlar Yoluna

"Öyle  güzelsin  ki  ku ş  koysunlar  yoluna" Bir  karga  bir  kediyi  öldüresiye  bir  oyuna  davet  ediyordu. Hep böyle mi bu? Bir   ş eyden kaçıyorum bir   ş eyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerle ş emiyorum, kendimi bir yer  edinemiyorum,  kendime bir  yer... Kafatasımın içini,  bir  küçük  huzur  adına  aynalarla kaplattım, ölü ben’im  kendini  izlesin  her yandan,  o  tuhaf  sır  içinden! Pani ğ ini  kukla yapmı ş  hasta  bir  çocu ğ um  ben. Oyunca ğ ı  panik  olan  sayın yalnızlık  kendi  kendine nasıl da e ğ lenir. Niye izin vermiyorsun yoluna ku ş konmasına niye  izin  vermiyorum  yoluma  ku ş  konmasına niye  kimseler  izin  vermez  yollarıma  ku ş  konmasına? "Öyle güz...