Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hasret

HA Bu akşam çok efkarlıyım  Kalbim neden kan ağlıyor  Bunu bir bilsen sevgilim  Güneş solgun gündüz gece  İçimde sen bir bilmece  Izdırabı heceliyor  Sensiz yalnız sensiz içim  Gözyaşlarım yağmur gibi  Yanağımı ıslatıyor  Kollarım bekliyor seni  Öpsem öpsem ellerini  Yine de sana hasretim Dudaklarım da bir ateş  Avuçlarımda alevsin  Sensiz yalnız sensiz içim  İlahımsın sevgilim  Sen benim  her  şeyimsin  Hayatım anlamsız şimdi  Sendin bana neşe veren  "Seviyorum, sevdim" diyen  Sen benim sıcak güneşim  Güzel tatlı  tek  eşimdin  Kara sevdam sevgilimdin  Unutamam asla seni  Hergün anıyorum yasla seni  N'olursun dön dön bana  Kollarım bekliyor seni  Öpsem öpsem ellerini 

Sınır

  Her gün aynı cehenneme aralamak gözlerini...boşluk..   Açmak değil aralamak çünkü delik deşik uykularda bile hep bir yanı karanlıkta bir yanı masmavide kalmak... Sabah uyanıyorsun maske dolabın var.Ordan seçiyorsun birtane “bugün iyi olacağım kimseyi üzmem.” diye başlıyorsun, sonra bundan sıkılıyorsun. elinde değil..Maskelerin yetmiyor içindeki boşluğu doldurmaya  çünkü...Yetmedikçe yenilerini ekliyorsun...     En çok, ama en çok terk edilmekten korkuyorsun.Ya bir gün beni sevmezse! Ya birgün giderse endişesi en mutlu gününde bile... Yeni tanıştığın biri  sana “normal.stabil,doru düzgün bir insan olma” konusunda öğüt verirken, üstelik bunu çok da örseleyerek yaparken dinliyorsun.Hiçbir şey ve her şeyin, seni üzmesine izin verdiğin,vermediğin için, sırf yanında kalsın diye o öğütleri dinliyorsun. Sen hiç düşünmedin sanki onları, karar alıp alıp uygulayamamak hiç üzmedi sanki seni daha önce...Yeter ki gitmesinler çınladığında kulağından sorgula...

O Kadının Bir Kalbi Vardı

  Yüzünde ilk kez gülen gözler taşıyordu kadın. Tebessümü kahkahalara dönüşmeye can atıyordu. Gökyüzünde parlayan nesneler keşfetti. Baktı şöyle ne kadar da büyüktü sonsuzluk. İlk kez dar gelmedi ona dünya. Yorgun, eski, usamış ve soğuk şehrine baktı, sevkatle sarıldı sıkı sıkı. Gitmek istemiyordu artık onu yüzüstü bırakıp. Üzgün ve mutlu insanların nefesleri karışmıştı havaya hepsini içine çekti. Acılarına ortak oldu,içindeki huzurdan ve sevgiden bir nefes hazırlayıp bıraktı boşluğa, yerini bulurdu elbet umutsuz olanların yüreğinde.   Büyük bir savaş içindeydi kadın.  Belki de bu hiç olmamalıydı dediği zamanlarda çıkıp ona bir şeyler anlatmaya çalışan ve ne yazık ki hiç bir zaman başarılı olamayan insanlarla paylaştığı bir savaş… Gönderdiği mektupların içinde saklardı duygularını. Bir çocuğun umuduna sahipti kadın ve hiç kimselere yazdığı mektuplarda saklardı kendini.. Elbet bir gün geçecekti öyle değil mi insan kendine ümit vermeliydi çünkü insanın ken...

İç Dialog

      İstediğim ve yıllardır hayal ettiğim, bu hayatta sonsuza dek, o romanlardakinden daha da edebi ve ebedi bir aşkı yaşamak. Sevgilinin yeni yaptırdığı saçı okşamak. Utanmadan, sıkılmadan omuza yaslanıp bir çocuk gibi ağlamak tüm pişmanklıklara ve yaşanmışlıklara. Bazen bir baba şefkatine rastlamak sevgilinin bakışlarında. Sigarana karışması, çok fazla içmene laf söylemesi ne bileyim, kızgın bir edayle seni düşünmesi… Sonra adını hasretle zikretmesi. Seni istemesi. “Gel” demesi ve özlemesi. Bu vakte kadar hiç bir sevgili beni özlemedi, özleyenler dile getirmedi. Hiç bir sevgili beni şöyle hissedebileceğim şekilde sevmedi. Hiç kimseden şöyle ağız tadıyla “seni seviyorum” cümlesini duyamadım. Sonbaharda kaldırıma dökülürken sarı yapraklar….. “Dur bir dakika, nedir bu yenilmişlik ve yarım kalmışlık hali. Kendine gel lütfen.  Varsın olsun yaşanmasın. Kaybeden tek ben olmam.  Kaybetmeyi kanıksamışız zaten.  Boşver bu kadar düşünme. Bırak ş...

'Bir An' İçin

^Ey 'An' ! DUR Geçme! Çok Güzelsin! ' Bir an '...peki nerede bulacaktım seni? Giderken bana öğretmediğini fark ettiğim tek şey buydu,yoksa hayat okulunu bitirdim gibi klişelere sığınmak isterim.  Seni nerede bulacaktım?Bana kendimi bulmam için nereye bakmam gerektiğini iyi öğrettin,bana yaşamı,bu dünyayı,ölümü ve hatta ötesini bulmam için nereye bakmam gerektiğini öğütledin peki sen? ' Seni nerede bulacaktım bir tek onu söylemedin '... Benim dünyam bana dönüyordu eskiden de ama sen ' Bu dünya gerçekten senin için dönüyor ' dedin inandım.Çamura bulamam elimi yüzümü,çamur kötü yıkanıp paklansa da izi kalır biliyordum çocukluğumdan.'' Evet öyledir ''dedin.'' bu doğru çamur kötü bulaşma '' inandım.   '' İnsanları sev dedin,sevdikçe sevilirsin doğru ''inandım.. '' İnan' 'dedin ' 'inanırsan ve inananlarla doldurursan çevreni iyi edersin,için huzur dolar ve sana hiç uğrama...

Bir.İki..Üç...

Şimdi beklentisine küsmüş çocuklar gibi,kazınmıyor bakışlarım duvarlardan.Tek başıma saklambaç oynuyorum bulunmaz bir hiçlikte...    Var olmayan pencere gibi,görünmeyen bir çalgıda dans etmek gibi...Aynı eşitlikte ve varlığımın bende yarattığı o değerli süreklilik içinde...Uzaklıkta..Uzakta..Uzaklığa karşın alnınla yüzünle göz yumulmadan beliren varlığında ve varlığında açan doğayla varlığının yansımasından başka birşey değil şimdi kent...   Kuşarın tüylerini ıslatmalı en iyisi.Çok yükseklerden düşüyor bu yağmur bu kente..Ve kendi içime kapatıyor beni..Aslında senin içine senden uzağa..Kuytu köşede kalmış gibi bu şehir  eteklerim dalgalanıyor rüzgarda vücudum yalnız ve yorgun şimdi.Yasaklanmış özgürlük szöcüğünü kullanmak.Yaşıyoruz ama haketmesekte...   Sabah sabah bağıra çağıra ağlayarak başladım güne .Hemde görünürde sudan sebepler yüzünden.Benim için çırpınıp duran anneme çemkirdim önce; -Bana odanı topla deme, neden telefonla konusuyorsun ...

...Sen Benim...

Hep aynı sessizlikle geliyor gece...  Hep aynı yalan dolan masall arı dinliyorum yine...  Hep aynı yüzler, hep aynı sesler peşimde...  Anlatamıyorum, inandıramıyorum kendime...  Sen benim yarım kalan cümlelerimsin...  Hiç söyleyemediğim, söylemediğim o sözlerim...  Sen benim hiç ısınmayan ellerimsin...  Hiç unutamayan, unutmayan o kalbim...  Sen benim eksik kalan yerimsin...  Kapattığım pencereler, güneşlere çektiğim o perdelerim...  Sen benim hiç sevmediğim sessizliğimsin...  Kaybettiğim yolum, korktuğum karanlık, hiç tutamadığım o yeminlerim...  Sen benim terk ettiğim şehirlerimsin...  Düştüğüm çukur, uzanan ellerim, hiç tutunamadığım gidenlerim...  SEN BENİM KOVULDUĞUM CENNETİMSİN!  Eğdiğim yüzüm, sövdüğüm aydınlığa hiç açamadığım gözlerim. ..

Yokluğa uyanmak bazen direnerek

Babam,bir vedayı gizliyormuş, Yolcuymuş,saatini gözlüyormuş Ve bir sabah,kuşlar şehri terketti, Babam,çok uzaklara gitti...."      Bayramlar...Bayram akşamları bazı kız çocukları için sancılıdır. Hiç istemezler bazen ertesi gün olmasını.. Günler öncesinde güzel kıyafetler alınır,temizlik yapılır anneyle birlikte.  Elinde bir toz bezi dolanırsın etrafta heyecanla, Yemekler yapılır,baklavalar açılır ve beklenir  heyecanla bayram sabahı bayram namazından gelen babanın elini öpmek için.   Bazen o sabah hiç gelmez gelmicektir de. Erkenden uyanmak istemezsin yokluğa. Hatta kapatıp gözlerini babasının elinden tutan çocukları görmezden gelirsin o sabah. Kaç yaşında olursan ol bayramlarda küçük kız çocuğu oluverirsin ağlamaklı. Etraftaki herkes farkındadır eksik olduğunun,  Herkesin boğazında bir düğüm belli etmeme telaşları yahut sana daha içten sarılmalar. Bilmezler onlar daha sıkı sarılınca  daha büyük boşluk ...

Belki

Belki, belki toprak üstündeki bir katman gibi unutuş çoğaltır bitkileri ve (ola ki) besler hayatı ormanın karanlık humusu gibi. Belki, belki koşar gelir insan bir demirci gibi ocağa, demirin demirle olan savaşına, kör kentlerine dalmaksızın kömürün, bakıp duran gözlerini kapamadan düşer belki uçurumlara, sulara, minerallere, felaketlere. Belki, fakat benim öğünüm başkadır; benim besinim başka gözlerim kemirmeye geldi unutuşu: Dudaklarım açılır her zamana, ve her zaman, yalnızca bir parçası değildi ellerimde aşınan. Bu yüzden konuşacağım senle çekmek istemediğim acılar hakkında, zorlayacağım yeniden seni yaşamaya yangın yaraları arasında, bir garda yolculukta gibi barınmak için değil, toprağa alınla vurmak için değil ya da doldurmak için yüreklerimizi suyla, fakat bilerek ilerlemek için, aklığı paklığı fethetmek için her zaman anlamlı kararlarla, sevinç için katılığın bir şart olması için, böylelikle yenilmez olacağımız için. Pablo Neruda

Zordu Gitmeler...

    Kendime bir valiz bulup içine işime yaramayacak ne varsa doldurup,sokaklarda sürükleye sürükleye gitmek istiyorum nereye gittiğimin bir önemi olmadan...Hayır anlamıyorum neden hapsolmak zorundayız kentlere...neden çekip gidemiyoruz istediğimiz yere... Yaşasın Modern Zamanlar...Sus! artık...    Ben kaçtım bu gece... Valizim olmadığı için,trene vapura uçağa binmediğim için mi yolcu sayılmadım?Oysa ben yolcuydum bilemedi zaman. Açtım penceremi kaçtım,sonra Umutlarımı,korkularımı,çaresizliklerimi almıştım yanıma ve yağmurluydu an biraz ıslandım. Sözlükte anlamları olmayan bütün kelimelerim yanımdaydı. Cümlelerimin anlamları yalnız bana ait olsun istedim. Çiğnediğim karıncalardan,ortadan ikiye ayırdığım solucanlardan özür diledim giderken. Yeni yerler keşfedecek halim yoktu bende oturup kutup yıldızıyla çay içtim. Yer çekimine gülümsedim. Ayı attım ağzıma çiğnedim,ay dede üzgündü  tükürdüm. Yıllar öncesine de bir uğradım sek sek oynuyordu küçük ...

Küçük Kız Biraz Konuşalım Seninle...

 Hey sen küçük kız...! sana diyorum birazcık dinle beni artık! Bir kadın olma vaktidir şimdi.Yollara düşme zamanı özel zamanlardan geçiyorsun.zorunlu gidişlerin var hayatta ve terkedilişler ancak acılarının tortularını temizle üzerinden, yapışıp kalmış irinlerini akıt yak gitsin.  Bedeninin acılarından değil ruhundan bak birazcık dünyaya.Hazan gibi usulca düşüp kalkıp durma sonbahar yaprakları misali ağlayarak ve çatlayarak...  Susuzluk belki senin ki yazgıya inkar ama senden başka yok inan bana ve başka türlü yaşayabiliceğin bir hayat. Öylece bekleyen de yok seni senin beklediğin gibi...Kaldır kafanı içinden bak şu dünyaya ve insanlara! Görebilirsin gözlerin var.Duyabilirsin kulaklarında,sadece yalanlara kapat onları görme ve duyma Huzurla uyan artık bir sabah... Gözlerini açtığında hayallerin olsun karşında ve pes etme, vazgeçme artık yaşamaktan... Hala çocuksun biliyorum incitilmek iyi gelmiyor sana..çocuk olmak en zoru aslında. Korkarsın herşeyden suur...

MeçhuL

   Herşey de neden aramak saçmadır bazen.düşünceler  dönüşemez ya hani sözcüklere. ansızın gelir ya acılar nedensiz sebepsiz... Ağlarsın mesela,neye neden diye sormazsın sadece süzülür birkaç damla zaten yoktur nedeni... Anlamaz insanlar anlatamazsın oysa gözlerime baktığımda ben anlarım.   İsterim ki yalnız bana ait birşeyler olmalı, huzur dolaşmalı kanımda ve içimde mutluluk kaynağı olmalı.gizlemekten yorulduğumda patlamalı volkan gibi şiddetli bir o kadar da sakince..sonra toparlanmalı kaldığı yerden acılar ve tekrar tekrar...   Ben hep giderim aslında kaçarım kendimden ustalıkla, kendim olmaktan cıkarım böylece umut edip bekleyen biri yerine yepyeni bir hayata başlamak için umuda ihtiyacı olmayan bir beden oluveririm ve o zamanlar hiçbir ayrılık hiçbir kopuş düşünülemez.ama işte o zaman doğru düşünürüm başkalarıyla birlikte ve onlar için düşünürüm. Yazmak için kaçma mecburiyetindeyim. kavuşmalar ve sonrasında ayrılıklar hangi ...

Düş'ününce...

' 'Bazen yıldızları süpürürsün farkında olmadan Güneş kucağındadır... bilemezsin... Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür.. Ciğerinde kurulur da orkestra, duyamazsın Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun... Anlamazsın Uçar gider, Koşsan da.. tutamazsın... ''     Güzel bir yazı yazmak için uyandım bu sabah..yorgun bir pazar sabahı olduğunun farkındaydım üstelik. Aklımda yazıya dökülmek için sabırsızlanan bir sürü şımarık kelime. Bir süre daha yazmazsam bana küsecekler belli ki. ama yapamıyorum. hatta kendime haksızlık bile ediyorum. ''sen acı çekmediğin sürece yazamazsın.''diye. Canımı sıkan acılar da değil sanırım bunlar üstelik. Bile bile seve seve katlandığım acılar mı gerekli acaba yazabilmem için.. .Onlardan vazgeçtiğim için mi düğümlendi kalamim...?    Düşünüyorum.. düşünüyorum..ve sadece düşünüyorum. Yaptıklarımdan bahsedebilirim mesela  Ki son günlerde oldukça heyecanlı ve tehlikeli şeyler yapıyorum, yeni bir o...

Son (nokta)

     “ Gençlerin istekleri: Aşk, para, sağlık. Yaşlıların istekleri: Sağlık, para, aşk. Erkekler aşka aşık olarak başlarlar,kadınlara aşık olarak bitirirler; kadınlarda erkeklere aşık olarak başlar, aşka aşık olarak bitirirler. ” (REMY DE GOURMONT)    Artık sana yazmama kararı aldım.Bu karar kararsızlık ve istikrarsızlıkta içermemekte üstelik sadece bir değişimin sonucu...Nasıl anlarsan anla bu değişimi yada anlama anlıyomuş gibi yap.Sen her zaman yaptığın gibi yap ve anlama yada anlayamaya hiç çalışma en iyisi, ama bil ki artık sana dair iz olmayacak satırlarımda.nefret ve kin doluyum sana karşı bir o kadar da umarsız...Umrumda değilsin umrunda olmadığım gibi...Yalnız satırlarımdan değil caddelerden,sokaklardan,insanların yüzünden,okul sıralarından,şarkılardan,saçlarımdan,yatağımdan kısacası baktığımda bana terbiyesizce seni hatırlatan herşeyden siliyorum seni ve bunu yapmam seni çok mutlu edicek olsada büyük gün geldi..evet yapabilirim biliyorum...tek c...

Değişimin Anahtarı İçimde Olabilir mi Sayın Ruhum?

  hayata karşı aşırı bir sevgiden  sıyrılarak/ umuttan da, korkudan da sıyrılarak/ hangileri olursa olsun, kısacası hamdediyoruz tanrılara/ hiç bir hayat ebedi değildir diye/ ölüler asla dirilmezler/ hattâ en yorgun ırmak bile/ en sonunda denze ulaşır diye” (bir ingiliz şiiri)      Güzel bir cumartesi sabahı oturmuş gözlemliyorum evdeki kalabalığı...misafir misafir üzerine hal hatır sormalar,sorgulamalar,meraklı bakışlar,hayatın ritminden yorulmus buğulu gözleri olan insanlar... Seviyorum bu kalabalıkları koşuşturmaları ama tadı yok gibi sanki eksik...ve hiç olmayacak eskisi gibi... Hava güneşli ve sıcak,oysa bana huzur veren bir kupa kahve,sessizlik ve yazmak...Ne yazdığımın önemi olmadan hemde   Herşeyin güzel olmasını diliyorum ama yeterli değil.Biraz istek ve çaba gerekli ve bunlar bende var mı bilmiyorum.herseyin değişmesi istediğim ama değişmeyen tek sey ben oluyorum sonunda...    Biraz daha samimiyet istiyo...